Genel
Kripto Para Sisteminde Vergilendirme Sorunu ve Öneriler
Kripto para sistemini öncelikle kısaca değerlendirirsek
Kripto para birimleri, kriptografi (şifreleme) temelli blockchain kullanılarak oluşturulan, fiziksel varlıkları olmayan, herhangi bir merkezi bulunmayan, internet aracılığı ile kullanılması sağlanan, aracı tarzı üçüncü yapılar kullanmayan, herhangi bir otorite tarafından kontrol edilmeyen, taraflar arası hızlı ve düşük maliyetli ve güvenli bir para transferi sağlayan, elektronik ortamlarda işlem gören sanal ve küresel para birimleridir. Bu teknoloji, günlük para transferlerinden alım satıma, yatırım aracı olmaktan bir saklama aracı olmaya kadar çok geniş bir yelpazeyi kapsar. Pek çok yönden borsa, hisse senedi gibi yatırım kanallarına benzese de işleyişi farklıdır. Yine de onlar gibi, dünyada olup bitenlere göre grafikleri değişmektedir. Kripto parada yasal uygulama ve sözleşmeler söz konusu değildir. Blockchain üzerine yerleşen tüm paraların farklı yönetmelikleri vardır. Her biri aynı zincir üzerinde, farklı sisteme sahiptir.
Kripto parayı da ağ üzerinde yürütülen problem çözme çalışmasının bir sonucu olarak blok oluşturulduğunda sistem tarafından bloğu oluşturana verilen dijital ödül olarak tanımlayabiliriz. Bu işleme ‘mining’ yani madencilik adı veriliyor. Madenciler denen kripto para süjeleri ise, blokzincir üzerindeki transferlerin gerçekleşmesini, kaydedilmesini sağlayan ve bu kayıtların saklanmasından sorumlu olan, karşılığında da ödül mahiyetinde kripto para kazanan kişiler, daha doğrusu bu olayda bilgisayarlardır. Sistemde bunlara Madenci denilmesinin sebebi Bitcoin’in sınırlı sayıda bulunması ve bu sebeple altına benzetilmesidir.
Kripto para ve kripto para kazançları günümüze kadar Türk Vergi Sistemi’nde tasnif edilmemiştir. Burada diğer ülkelerle beraber Türkiye’nin de temel sorunu, kripto paraların merkezi yönetimlerden bağımsız yapısı ve Blockchain sisteminin izinin sürülemiyor olmasıdır. Bu yüzden Türkiye kanunlarına göre vergiyi doğuran olayı oluşturmayan bir olayın vergilendirmesi mümkün değildir. Ancak kullanımı hiçbir şekilde yasak değil ve Maliye Bakanlığının veya herhangi bir regülatör kurumun bunları yasaklaması söz konusu değildir. O yüzden şu an için kripto para alışverişi yapan kişilerin ve bundan kâr elde eden kişilerin vergi ödeme yükümlülükleri bulunmuyor.
Ülkemizin kripto paralar ile ilgili ilk değerlendirmeleri
Türkiye’de, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu tarafından 2013 yılında yapılanaçıklamada: “Bitcoin’in 6493 sayılı, Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat Sistemleri, Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Kanun, kapsamında elektronik para olarak değerlendirilemeyeceği ve bu kanun kapsamında gözetim ve denetiminin mümkün olmadığı” belirtildi. Elektronik ticarette işlem satıcının gerçek veya tüzel kişi olmasına göre gelir veya kurumlar vergisinin konusuna girmekte, ayrıca bir mal veya hizmet söz konusu olduğundan KDV gündeme gelmektedir. Kripto paranın vergilendirilmesi konusunun yakın dönemlerde Türkiye’nin gündeminde yer alacağını düşünüyorum.
Kripto para vergi sistemlerinde ne olarak değerlendirmeye alınacak?
Kripto paranın vergilendirilmesi veya daha geniş tabirle kripto parada vergiyi doğuran olayı tanımlamak için, evvela kanunda bir genel başlığa oturtmak gerekir. Geleneksel terimlerden hangisine dahil edeceğimiz sorununda ilk ihtimal ‘menkul kıymet’ olarak kabul edilmesi, ikincisi ‘para’ ve üçüncüsü de ’emtia’ olarak adlandırmaktır.
Sermaye Piyasası Kurumu, Bitcoin’in, dayandığı bir gerçek ürün olmaması nedeniyle kendi ‘menkul kıymet’ tanımına uymadığını belirtiyor. Ama yine de menkul kıymet olarak vergi sistemine girerse bu durumda kullanıcılar gelir vergisi ödenmek zorundadır. Ancak bu kez kazanç ‘değer artışı kazancı’ olarak değerlendirilecek ve emtiadan farklı olarak KDV ödenmeyecektir. Burada aracı platformların hangi ülkelerde kurulu olduğu ve bu ülkelerle Türkiye arasındaki anlaşmaların durumu da dikkate alınmak durumundadır. Menkul kıymet kazançlarından vergi alınması için kanunun sağladığı diğer koşulların sağlanması da şarttır. Diğer yandan Bitcoin gelirinin Türkiye’den mi yoksa başta bir ülkeden mi elde edildiği tespitinde henüz bir görüş birliği oluşmuş değildir.
Merkez Bankası uzmanları ise paranın bir devlet merkez bankası gibi para basma hakkı sahibince ve yine fiktif de olsa bir değer karşılığında basılmış olması gerektiğinden yola çıkarak Bitcoin’e ‘para’ denilemeyeceğini ifade ediyorlar.Merkez Bankası’nın fikir değiştirip para olarak değerlendirilmesi durumunda tıpkı Euro veya dolar alıp sattığınız gibi değerlenip herhangi bir vergi alınmayacak demektir.
Bitcoin bir ‘emtia’ olarak değerlendirilirse bu durumda iki türlü vergilenebiliyor. Kişi eğer bir kez Bitcoin alıp satmış ve buradan bir gelir elde etmişse bu kazanç ya değer artışı kazancı veya arizi kazanç olarak vergilenir. Arizi kazancın beyan edilip vergi ödenmesi için 2020’deki kazancın 40 bin lirayı aşması gerekiyor. 40 bin lirayı aşan kısım diğer gelirler gibi yıllık beyanname ile beyan edilerek vergilendiriliyor. Bu tutar aşılmaz ise beyana ve vergiye tabi değil.
Eğer sürekli Bitcoin alıp satıyorsanız ve buradan gelir elde etmişseniz bu durumda gelir vergisi beyannamesi verip kazancınızdan Gelir Vergisi ödemek zorundasınız. Bu verginin oranı yüzde 15’ten başlayıp 40’a kadar gitmektedir. Ayrıyeten yüzde 18 KDV de ödenmek zorundadır.
Vergilendirme başladığında hangi muhataplar vergiye tabi olacak?
Öncelikle, Madenciler: Sermaye ve emek karışımı bir faaliyet sürdürmektedir. Emek ağırlıklı bir faaliyet olması ve sonucunda gelir elde edilmesi ‘ticari kazanç’ olarak nitelendirilmesini gerektiriyor.
Ayrıca, Takas Platformları: Türkiye’de an itibariyle aktif ancak organize olmayan 4 kurum tarafından alım satım işlemine aracılık devam ediyor. İşlem basına aldıkları komisyon bedelleri de ‘kurum kazancı’ niteliğindedir.
Son olarak, Kullanıcılar: Alım-satım kazancı elde eden bu kişilerin vergilendirilmesi için kripto paraların TCMB yahut SPK gibi düzenleyici ve denetleyici kurumlar tarafından tanımının yapılması gerekmekte.
Kripto para ihraç edenler, madenci denilen işlemciler ve küçük yatırımcıların vergilendirme hususunda dikkat etmesi gerekenler
Şu anki durumda bu kişiler kripto paraları tıpkı döviz cinsinden bir para birimi olarak gördüklerinden alış ve satış arasında meydana gelen pozitif farkların verginin konusuna girmediğini düşünüyorlar. Aynı şekilde, katma değer vergisi yönünden de paraların tesliminin KDV’den istisna olduğu biliniyor. Burada İdarelerin yaklaşımı ve yasal düzenlemeler belirleyici olacaktır.
Ayrıca unutulmamalıdır, bir web sitesi şeklinde kurulan çevrimiçi platformlar hali hazırda iş yeridir, geliri ticari kazancın bütün unsurlarını taşır. Yapılan işlemler üzerinden elde ettikleri komisyon gelirleri vergiye konu edilmelidir. Ayrıca bu aracılık işlemleri teoride katma değer vergisinin konusuna da girer. Dolayısıyla komisyon tutarları üzerinden KDV hesaplanması gerekecektir.
Madencilere gelirsek, elde ettikleri geliri hangi gelir unsuru altında değerlendireceğimiz netleşmelidir. Her ne kadar yapılan işin serbest meslek faaliyeti olduğuna ilişkin bir görüş mevcutsa da bilindiği gibi serbest meslek faaliyeti, sermayeden ziyade şahsi mesaiye, ilmi veya mesleki bilgiye veya uzmanlığa dayanmalıdır. Ancak madencilik, yukarıdaki açıklamalarımız da göz önünde bulundurulduğunda şahsi mesai, ilmi veya mesleki bilgiye değil, fakat güçlü bir işlem gücüne sahip donanımlı bilgisayarlara ihtiyaç duyulan bir faaliyet. Yani şahsi mesai, ilmi veya mesleki bilgiden ziyade emek ve sermayenin etkisi yapılan işte daha büyüktür. Dolayısıyla kazançlarını ticari kazanç olarak vergilendirmek düşüncesi ağır basacaktır.
Katma değer vergisi bakımından baktığımızda da madencilerin hem aldıkları ödül kripto para, hem de gerçekleştirilen transfer işlemleri için alınan hizmet bedelleri, bir hizmetin ifası karşılığıdır. Bu yönüyle katma değer vergisinin konusuna giriyor denebilir, ancak “hizmeti kim, nerede alıyor” sorularının cevabı oldukça karmaşık. Hizmetin ifa edilmesini olanaklı kılan donanımın Türkiye’de ise katma değer vergisi açısından yeterli bir unsur olacaktır. Ancak KDV yönünden sorun teşkil eden diğer konu da yukarıda bahsettiğimiz gibi eklenen bir blok ile 3.000 transfer işlemi yapılabiliyor. Madencilerin ekledikleri bir blokla yaptıkları 3.000 işlem için her bir kullanıcıdan işlem bedeli aldıklarını varsayalım; tek tek fatura kesmeleri mümkün değil, transfer işlemini gerçekleştirdikleri kullanıcıların kimliklerini, hangi ülkede olduklarını bilmiyorlar. Alınan ödül de tek bir birimden değil, havuzdaki herkes tarafından, her yerde verilmiş oluyor. Hâl böyleyken, her bir blokla birlikte lehe kalan toplam kripto para değeri üzerinden “iç yüzde” dediğimiz “maliyetten kâr” hesabıyla belirlenecek bir KDV tutarının vergi dairesine beyan edilerek ödenmesi yolu tek yol gibi duruyor; ancak burada belge ve kayıt düzeninin nasıl olacağı konusu belirsizdir ve bu yetki ve görev vergi idaresinindir.
Diğer ülkelerin Kripto Paraların vergilendirme politikaları
Amerika Birleşik Devletleri’nde Bitcoin para değil mülkiyet olarak tanımlanmaktadır. Bir mülkiyet olarak Bitcoin yıllık vergilendirmeye tabidir.Çok uluslu danışmanlık firması Ernst&Young, yakın zamanda EY CryptoPrep adlı kripto vergi uygulaması geliştirdi. EY CryptoPrep, çok sayıda borsadan kripto para birimleri hakkında veri alıyor ve otomatik olarak ilgili vergi kurallarını uyguluyor. Müşteriler programı dilerlerse kendileri kullanabiliyor, dilerlerse de yönetilen bir hizmetin bir parçası olarak seçebiliyorlar.
Avustralya’da 2019’da vergi kurumları Bitcoin karşısındaki tutumlarını açıklayan bir çerçeve oluşturdu. ABD gibi Avustralya da kripto paraları “vergilendirilebilir bir mülkiyet olarak” görüyor. Ancak buna tezat olacak şekilde, Bitcoin işlemleri takas anlaşmaları olarak görülüyor ve vergiye tabi tutulmuyor.
Japonya’da Bitcoin adaptasyonu ciddiyetle yürütülüyor. Bu ülkede Bitcoin ile ödeme yapmak yasal bir sürece işaret ediyor. Dahası, Japonya kripto paraları emtia olarak görüyor. Bu da onların sermaye birikimi, kurumsal ve gelir vergilerine tabi olduklarını gösteriyor.
Malta’da, sanal varlıklar vergilendirilmese de ticaretle ilişkili herhangi bir şeyden kazanılan para ülkede kurumsal kazanç olarak görülüyor. Eğer Bitcoin ile bir şeyler almak ve vergiden kaçınmak isteniyorsa 300 bin dolardan daha az değere sahip bir şey alınmalı veya yerel hükümete yıllık 10 bin dolar değerinde kira verilmeli.
İsviçre’de bir kişi eğer kripto para madenciliği yapıyorsa serbest zamanlı çalışan olarak kabul ediliyor. Maaş Bitcoin ile alındığı takdirde varlıkların gelir vergisi amacıyla beyan edilmesi gerekiyor.
Kripto paraların vergilendirilmesinde küçük yatırımcıya tavsiyeler
Kripto para dünyası, yani özerk ve teknik yönetilen para düzenleri, tüm dünyanın olduğu gibi Türkiye’nin de artık yabancısı olmadığı ve ister istemez uyum sağlaması gerektiği bir yatırım akışıdır. Küresel tavırlara paralel olarak, Türkiye’nin de kapsamı tahmin edemeyeceğimiz şekilde büyüyecek olan bu varlık havuzunu vergilendirmek isteyeceği, ancak vergi yükünü de küçük yatırımcıyı korumak ve piyasayı canlı tutmak maksadı ile, büyük balinalar diyebileceğimiz madencilere ve aracı kurumlara yönlendireceği düşüncesindeyim. Dolayısı ile, yatırımını makul kişisel sınırlarda tutacak yatırımcının vergi yükü ağır olmayacaktır. Yukarıda belirtilen güncel sınırlar dahilinde tutulur iseler vergiden tamamen muaf kalmaları da mümkün olabilir. Burada önemli olan, yatırımcının, pastanın yatırımcı diliminde kalmak yada kripto para ihraç eden’e dönüşmek kararı arasındaki seçimidir. Ayrıca kripto parayı vergilendirme kararı verildiğinde, matrah ve oranlar, çifte vergilendirme sorunları gibi temel konularda vergi idaresinin pek çok vergi uyuşmazlığı ve davalarına maruz kalacağı da açıktır. Özetle henüz Türk Vergi Sistemi’nde doğmamış bu alanın, pek çok sorunla büyüyeceği, bu konularda da bilhassa ‘uluslarüstü’ vergi hukuku doğacağı, küçük yatırımcının da, büyük aracı kurumların da, teknik ve güncel bilgi donanımına sahip vergi hukuku uzmanları ve avukatlar ile işbirliği yapması gerekecektir.
Hayata Pi Academic İle Bakın
Pi Academic platformu olarak, yazar, editör ve diğer içerik üreticilerimizle sizler için ilgi çekici ve ilgiyle takip edebileceğiniz içerikler üretmekteyiz. Sizlere sunduğumuz içerikler başta Bilim, Teknoloji, Hukuk, İş Dünyası ve Haberler olarak kategorize edilmiştir. Tercih ettiğiniz içerik kategorisine tıklayarak okumaya başlayabilirsiniz.
Bununla beraber siber güvenlik alana ilgi duyuyor ve internette güvende kalmanız için bir şeyler okumak isterseniz buradan temel tavsiyelerle başlayabilirsiniz.
Eğitim
Özel Dedektif Yasasının Olduğu Ülkelerde Mevcut durum
Eğitim ve Lisanslama
Birçok kişi özel dedektif olmaya karar verdiğinde, zaten dedektiflik alanı ile ilgili deneyime sahiptir ya da en azından sektöre ilgisi vardır. Askeri birimde görev yapmış veya polis memuru olarak çalışmış olabilirler. Diğerleri ise suç mahalli incelemesi veya gözetim konusunda deneyime sahiptir. Bu deneyim faydalı olabilir, ancak eğitim ve öğretimin yerini tamamen almaz.
Çoğu durumda, bir kişi özel dedektif olmayı deneyimli bir dedektif ile çalışma yaparak veya resmi eğitim alarak öğrenir. İster iş başında ister sınıfta olsun, gelecekteki bir dedektif adayı şunları öğrenir:
- Soruşturmaları planlama ve koordine etme
- Soruşturma ve gözetim teknikleri
- Soruşturma uygulamalarına ilişkin yasalar ve etik
- Bilgi edinme
- Delil işleme prosedürleri
Bazı dedektifler ayrıca eğitimlerine devam etmek için sertifika programlarına katılır ya da uzaktan eğitim programlarına katılır.
Dünyanın birçok yerinde, eğitim ve öğretim sadece ilk adımdır – Özel dedektif olmak ayrıca bir lisans başvurusu yapmayı ve almayı gerektirir. Ancak, bir kişinin geçmesi gereken süreç veya lisanslamanın olup olmadığı bulunduğu ülkeye göre değişir. Örneğin, İngiltere ve Galler’de resmi bir lisanslama prosedürü yoktur. Ancak, Büyük Britanya’da özel güvenliği düzenleyen Güvenlik Endüstrisi Otoritesi, 2005 ve 2006 yıllarında özel dedektifler için lisanslamaya yol açabilecek çalışmalar yapmıştır.
Amerika Birleşik Devletleri’nde, her eyaletin kendi lisanslama gereksinimleri vardır. Alabama, Alaska, Colorado, Idaho, Mississippi, Missouri ve Güney Dakota’nın eyalet çapında bir lisanslama prosedürü yoktur. Diğer çoğu eyalet, eğitim ve öğretim prosedürü ve temiz bir sabıka kaydı gerektirir. Bazı eyaletler de ayrıca okulların müfredatlarını sunmalarını ve eyalet onayı için belirli kriterleri karşılamalarını gerektirir. Bu eyaletlerde, yalnızca akredite bir okuldan eğitim alan kişiler lisanslı dedektif olabilir.
Eğitim süresi ve lisans almak için gereken kesin adımlar önemli ölçüde değişir. Kaliforniya’da, başvuru sahiplerinin belirli eğitim kurslarını tamamlamaları ve yazılı bir sınavı geçmeleri gerekmektedir. Terminoloji de farklı olabilir – Massachusetts’te özel dedektifler eyalet lisanslarına sahipken, özel araştırmacılar sahip değildir. Bazı eyaletler dedektiflerin sorumluluk sigortasına sahip olmalarını gerektirir. Son olarak, bazı eyaletler özel dedektiflerin ateşli silah taşımasına izin verir. Genellikle, bu dedektifin bir silah ruhsatı başvurusu yapmasını ve almasını gerektirir.
Bir lisansa sahip olmak, özel bir dedektifin belirli bir eyalette çalışmasına izin verir, ancak soruşturma çalışmasının doğası gereği dedektiflerin eyalet sınırlarını geçmesi gerekebilir. Bazı eyaletler birbirleriyle karşılıklı anlaşmalara sahiptir – bir eyaletteki lisans, bir kişinin diğerinde de çalışmasına izin verir. Bu tür anlaşmaların olmadığı eyaletlerde çalışan dedektifler bazen yakın eyaletlerde de lisans başvurusu yaparlar. Diğerleri, seyahat ederken asistan, çırak veya stajyer olarak çalışarak diğer eyaletlerdeki dedektiflerle çalışma ilişkileri geliştirirler.
Lisanslar, kişilere özel dedektif olarak kendilerini tanıtma hakkı verir, ancak soruşturmalar sırasında yasaları çiğneme hakkı vermez.
Eğitim
Marka İhlallerine Karşı Birlikte Mücadele Edelim!
Değerli WPYB TURKEY Üyeleri,gönüllüleri ve Marka dedektifleri
Marka ihlalleri ve taklit ürünler, hem tüketicilerin güvenliğini tehlikeye atmakta hem de markaların itibarını zedelemektedir. Bu sorunla mücadele etmek ve toplumsal farkındalık oluşturmak amacıyla yeni bir platform oluşturduk. WPYB TURKEY platformu sayesinde, sokaklarda gezerken veya günlük yaşamınızda karşılaştığınız marka ihlallerini kolayca raporlayabilir ve bu sayede hem topluma katkıda bulunabilir hem de önümüzdeki günlerde bu farkındalık projemizle gelir kaynağı oluşturabilirsiniz.
Neden Katılmalısınız?
- Toplumsal Farkındalık Gerçeği: Marka ihlalleri ve taklit ürünler konusunda bilinçlenmek ve bu konuda toplumu bilgilendirmek.
- Güvenli Alışveriş: Tüketicilerin güvenli ve orijinal ürünlere ulaşmasını sağlamak.
- Teşvik ve Ödüller:WPYBTURKEY uygulamamız ile İhlal bildirimlerinizle gelir elde etme fırsatı.
Nasıl Katılabilirsiniz?
- Üye Olun: Web sitemize üye olarak ve WPYB TURKEY bünyesinde gönüllümüz olarak topluluğumuza katılın.
- Sosyal Medya ve Online Platformlarda Marka Koruma Eğitimi
- Marka Dedektifliği Eğitimi
- Proaktif Marka Koruma Yaklaşımları Eğitimi
- Marka İhlali Tespiti Eğitimi
- Uygulama Kullanımı ve Raporlama Eğitimi
- Bu eğitimleri ücretsiz tamamlayarak büyük ailemizin bir üyesi ve eğitimli ve Sertifikalı Marka Dedektifi olun.
- İhlalleri Bildirin: Sokaklarda veya sosyal yaşamınızda karşılaştığınız marka ihlallerini ve taklit ürünleri raporlayın.
- Ödüllerinizi Kazanın: Her ihbarınız için ödüller kazanın ve topluma katkıda bulunun.
Birlikte daha güvenli ve adil bir ticaret ortamı oluşturabiliriz. Siz de bu toplumsal farkındalık hareketine katılın !
WPYB GLOBAL
FARKINDAYIZ,HAZIRIZ,YANINIZDAYIZ.
Bilim
Savaş Sanatı ve Beyin
Saldırı ve Tehlike ile Karşılaşınca Beyinde Ne Oluyor?
Günlük hayatta yaşadığımız temel problemlerden biri de korku, panik ve öfke psikolojisi yüzünden kontrol edemediğimiz davranışlarımızın bize olan olumsuz yansımalarıdır. Öyle ki, bu durum insanlarla olan ilişkilerimizi derinden etkileyerek yaşam kalitemizi bozmaktadır. Böylesi ciddi sorunları aşma konusunda yararlanabileceğimiz bir çok öğreti vardır. Bunlardan bir tanesi de, kişinin kendi korkuları ile yüzleşerek kendisinin farkına varmasını sağlayan savaş sanatı öğretisidir. Bu öğretide amaç herhangi bir sorunu dövüşerek ya da kavga ederek çözmek değil doğru bir enerjiyi devreye sokabileceğimiz bilinçli farkındalığımızı arttırmaktır. Elbette ki bu oldukça zor bir konu.
İnsanların tehlike, baskı, sözlü veya fiziksel bir tehditle karşılaştığında beyinlerinin korkuyu kontrol eden bölümü olan Amigdala uyarılır. Amigdala bedenin harekete geçmesi için Hipotalamusa sinyal gönderir ve Hipofiz bezi kortizol, adrenalin, nöradrenalin gibi stres hormonlarının salgısını başlatır. Sinirbilimde buna “HİPOFİZ-ADRENAL AKS (HPA) denir.
Sistem devreye girdiğinde;
Reaksiyon vermek için panik davranışları başlar; bu psikolojinin bozulması anlamına gelir. Dövüş sırasında daha çok ışık almak için göz bebekleri büyür; mücadelede daha hareketli ve güçlü olmak için kan iç organlardan çekilerek kaslara yönlendirilir; beden aşırı katı ve gergin duruma geçer; daha çok oksijen alabilmek için solunum sıklaşır. Bu da öfke, korku ve panik halinin artarak devam etmesi, saldırganlaşma dozunun yükselmesi demektir.
Biyolojik olarak insan beyni ve bedeni tehlike ve saldırılar karşısında kendisini savunmak için böyle hareket etmeye programlanmıştır. Bilimsel literatürde bu sisteme “Kaç Ya Da Savaş Tepkisi” denir.
Aslına bakarsanız bu, tekniği ve stratejisi olmayan, kazanmanın sadece fiziksel güçteki performansa bağlı olduğu ilkel bir savunma mekanizmasıdır. Klasik sokak kavgalarında (hayvanlar arasında da) yaşanan mücadelede bu mekanizma işler. Aynı zamanda otonom bir tepkidir. Yani korku tetiklendikten sonra biyolojik beden istemsiz olarak harekete geçer. Kavga ve sözlü tartışmalara girerken ve girdikten sonra kendimizi kaybedip ne yaptığımızın farkında olmamamızın nedeni de budur. Öyle ki, bu mekanizma yaşadığınız baskı ve tehlikenin büyüklüğüne göre karşınızdaki kişiye zarar vermeden sizi durdurmayabilir. İşte bu büyük bir problemdir çünkü kendimizi savunacağız derken sonradan pişmanlık duyacacağımız olumsuz sonuçları yaşamak zorunda kalabiliriz. Mesela karşımızdaki insana zarar verecek boyutta sözlü ve fiziksel davranışlarda bulunarak hiç yoktan yere adli bir olayın parçası olmak gibi. Sadece bu da değil tabii ki. İşin bir de vicdani sorumluluk tarafı olduğunu da unutmamak lazım. Sonuçta bir başka insana zarar vermek kendinizi kötü hissetmenize neden olabilir.
SAVAŞ SANATI ise bir savunma mekanizması olarak bu sistemden farklı prensiplerle çalışır. En başta bilinçli farkındalık, solunumda düzen, sakinlik, mantıklı hareket etme, stratejik düşünme esastır. Bunlar bize mücadele sırasında hem zihinsel hem de fiziksel anlamda ESNEKLİK kazandırır. Bu esneklik psikolojik açıdan doğru noktada durmayı, fiziksel açıdan da teknik becerilerimizi sergileyebilmemize olanak tanır. Çünkü “kaç ya da savaş tepkisi” ile salgılanan stres hormonları psikolojimizi bozduğu gibi, bedenimizi de aşırı derecede gerginleştirerek teknikleri istediğimiz rahatlıkta uygulayamaz hale gelmemize neden olur.
Savaş sanatında belirttiğimiz bu özellikler hiçbir canlıda doğuştan gelmez, ancak sonradan eğitimle kazanılır. Bu konuda da tüm canlılar içinde gelişmiş bir prefrontal kortekse sahip olan insan tektir, diyebiliriz. Prefrontal korteks; düşünme, düşündüğünün üzerine düşünebilme, geleceğe yönelik plan yapma becerisi, eğitim, farkındalık gibi özellikleri kontrol eden beyin bölgesidir.
İnsanı insan yapan bu özellik aynı zamanda SAVAŞI SANAT yapan özelliğin de ta kendisidir. Rakip ve düşmanlarına karşı avantaj yaratabilmek için zihnini ve bedenini eğitmenin önemini kavrayan insan SAVAŞI adeta SANAT haline dönüştürmüştür.
Tıpkı kaba bir taşın usta bir heykeltıraş tarafından yontularak biçim verilmesi gibi, dövüş sanatçıları da zihinlerini bir sanat eseri gibi yeniden inşa ederek kendilerini bu konuda geliştirmişlerdir. Aslında hepsinden daha önemlisi de, düşünen insanın SAVAŞ SANATI dediğimiz bu kavramla kendisini sorgulayarak korku ve saldırganlık üreten zihnini değiştirecek bilinçli bir farkındalığa ulaşmasıdır.
Naci Kesener
Savaş Sanatı Eğitmeni
nBeyin
-
Eğitim4 yıl önce
Öğrenmeyi Öğrenmek ‘Metabilişsel Düşünme’
-
Sağlık4 yıl önce
Salisilat Alerjisi
-
Hukuk4 yıl önce
Adli Psikoloji Dünya ve Türkiye Tarihçe
-
Yazılar4 yıl önce
Zihin Teorisi Ve Sally-Anne Testi
-
Bilim4 yıl önce
Hazırcevap Einstein
-
Bilim4 yıl önce
Organ Yenileme Ustası Semenderler
-
Bilim4 yıl önce
Capgras Sendromu
-
Teknoloji4 yıl önce
Jeff Bezos’un Planı Çok Büyük