Bilim
James Webb Teleskobu
31.10.2021 yılında insanoğlu bundan tam 13 milyar yıl öncesine doğru bir yolculuğa çıkacak. Bilim tarihinde, uzay araştırmalarındaki en pahalı proje olan James Webb teleskobundan bahsediyoruz.
Mükemmel James Webb Teleskobu
31.10.2021 yılında insanoğlu bundan tam 13 milyar yıl öncesine doğru bir yolculuğa çıkacak. Bilim tarihinde, uzay araştırmalarındaki en pahalı proje olan James Webb teleskobundan bahsediyoruz.
Bu teleskop sayesinde, şu anda kullanılan ve evren ile ilgili olarak birçok bilgi edinmemizi sağlamış ancak teknolojik olarak biraz eskimiş olan Hubble teleskobu ile karşılaştırıldığında, James Webb en temel görev olarak büyük patlamadan kısa bir sonra neler olduğunu bizlere gösterecek. Hubble ile James Webb arasındaki farkı şu şekilde de açıklayabiliriz: Hubble bir büyüteç ise James Webb teleskobu bir tür dijital mikroskoptur.
Bu devrimsel proje sayesinde ne tür gizemler çözülebilecek? Evren ile ilgili fikirlerimiz nasıl değişecek bunlardan bahsedelim.
James Webb teleskobu aslında yeni bir proje değil. Çeyrek asırdır süregelen bir proje bu. Bu projenin arkasında başta NASA olmak üzere, Kanada ve Avrupa ülkeleri bulunmakta. İsmi ise,1961 ile 1968 yılları arasında NASA’nın efsanevi direktörü AY’a ayak basılmasını sağlayan ve Apollo projesini de yürüten kişiden alıyor.
Aslında ilk plana göre, James Webb teleskobunun bundan 13 yıl önce yörüngeye yerleştirilmesi planlanıyordu. 2020’nin Mart ayında yerleştirilmesi planlanırken, dünyadaki son gelişmeler nedeniyle bu yılın Ekim ayına ertelendi.
Öncelikle, James Webb çalışmaya başlar başlamaz emektar Hubble teleskobunun hemen fişi çekilmeyecek. Bu iki kafadar birlikte 2030 yılına kadar çalışmaya devam edecekler. Kaldı ki 1990 yılından beri Hubble da bize muhteşem görüntüler ve bilgiler sağlamaya devam ediyor. Hatta bunlardan birisi de büyük patlamadan yalnızca 380 milyon yıl sonrasına ait, yıldızların görüntülerini sunması idi. Elbette şu anda bu yıldızlar orada artık yoklar. Ancak ışıklarını görebiliyoruz.
Heyecan Verecek Çalışmaları
Astronomlar James Webb teleskobu sayesinde evrenin üç boyutlu bir haritasını çıkarmayı planlıyorlar. Hatta zaman çizelgesini daha da geriye alıp, büyük patlamadan yalnızca 100 milyon yıl sonrasına ait görüntülere ulaşmamızı da mümkün kılacak. Bu sayede bu karanlık dönemdeki süreçleri daha iyi anlayabileceğiz. Kim bilir belki de evrenimizin yapısı ile ilgili anlayışımızı tamamen değiştirebilir.
Bununla birlikte, Güneş sistemimizin dışındaki gezegenler ve uydularını çok daha net bir şekilde görüntüleyerek, bulunduğumuz dünya benzeri yaşanabilecek başka gezegenler olup olmadığını da öğrenebiliriz. Mesela bu gezegenlerin atmosferini, yoğunluğunu daha yüksek bir doğrulukla analiz edilmesi sağlanarak, gezegenin ne tür bir gezegen olduğunu, hangi elementleri barındırdığını anlayabiliriz.
Bu zamana kadar Hubble ve Spitzer teleskopları sayesinde, yüz kadar gezegenle ilgili veri toplandı. Ancak James Webb ile bu sayı 300’ün üzerine çıkacak.
James Webb’in Sihri
James Webb teleskobu, yörüngeye yerleşecek kızılötesi gözlemevi olarak tanımlanabilir. Uzay cisimlerinden yayılan termal ışımayı algılayarak çalışacak bu teleskop. Buradaki kilit nokta, dalga boyu ve sıcaklık. Sıcaklık ne kadar yükselirse, dalga boyu o kadar kısalır. Haliyle radyasyon yoğunluğu da o oran da fazlalaşır. James Webb teleskobunun hassas ekipmanları bu sayede bu zamana kadar gözümüzden kaçan, ortalama sıcaklığı bizim gezegenimize yakın veya daha soğuk gezegenlerle birlikte çok daha geniş bir skalada gök cisimlerini inceleyebilecek.
Dünyamızdan 600 km. kadar yüksekte bulunan Hubble teleskobu gibi dünya yörüngesinde değil, Güneş’in yörüngesinde dönecek olması bir başka özelliği bu teleskobun. Bu sayede, dünyamız görüş alanından çıkmış olacak ve daha geniş bir görüş açısı elde edilecek. Tabi yine de özellikle iletişim nedeniyle Dünya ile senkronize bir şekilde de dönmesi gerekecek. James Webb ile Dünya arasındaki mesafe buna rağmen minimum 74 bin km. maksimum 1.5 milyon km. arasında değişecek. Bu nedenle de sağlam bir iletişim altyapısına ihtiyacı var.
Gelişen teknoloji sayesinde, James Webb, Hubble’ın 11 tonluk ağırlığına karşın 6.2 ton ağırlığa sahip. Elbette bir tenis kortu genişliğinde ve 3 katlı bir bina yüksekliğinde kendisi. En önemli parçalarından biri Hubble’dan neredeyse 7 kat daha büyük olan 6.5 metre çapındaki ana aynasıdır. 18 bölümden oluşan ve dev bir arı kovanını andıran işte bu aynası sayesinde, en uzak galaksilerden gelen ışığı bile yakalayabilecek. Ayrıca bozulmaları da ortadan kaldırabilecek şekilde de tasarlandı. Sadece bu aynanın üretimi ve montajı bir yıldan fazla sürdü. Üretiminde Berilyum elementi kullanıldı. Bunun sebebi ise bu elementin çok çok düşük sıcaklıklarda bile biçimini koruyabilmesidir. Ayrıca aynanın yüzeyinde, 100 nanometre kalınlığında ve 50 gram ağırlığında altın da kullanıldı. Bunun nedeni de bu kaplamanın kızılötesi ışımayı en iyi şekilde yansıtmasıdır.
Büyük aynanın yanında bir de ikincil küçük bir ayna bulunmakta. Bu da büyük aynadan yansıyan ışığı yakalayarak bunu cihazlara yönlendirecek. Görüntü kalitesini iyileştirmek maksadı ile iki kavisli ayna daha aynı şekilde büyük aynadan ışığı yakalayarak cihazlara yönlendirilecek.
Teleskobun en büyük parçası ise 20 metreye 7 metre boyutlarındaki dev Güneş perdesi. Bu sayede ayna ve diğer ekipmanlar Güneş ışınlarından korunacak, ultra hassas ölçüm cihazlarını -220 santigrat dereceye kadar soğutacak.
James Webb teleskobunun üçüncü ana parçası ise merkezi bilgisayarı. Bu bilgisayar çok farklı gelişmiş cihazlarla birlikte çalışacak. Bunlardan birisi kızılötesi kamera anlamına gelen NIRCam teleskobun gözleri olacak. Bu sayede evrendeki en eski yıldızları ve bu yıldızların gezegenlerini bile görebilmek mümkün olacak. En heyecanlı tarafı ise karanlık maddenin de bir haritasını bize çıkartabilecek.
Ana bilgisayar ile birlikte çalışacak bir başka cihaz da kızılötesi spektrograf. Bu cihaz, gök cisimlerinin fiziksel ve kimyasal yapısı ile ilgili bilgi toplayacak.
MIRI adını verdikleri bir başka cihazla da yıldızların doğuşu izlenebilecek. James Webb gaz bulutlarının yani nebulaların içini de görebilecek.
NIRISS ismindeki başka bir kameranın tek görevi öte gezegenleri incelemek olacak.
FGS isimli bir sensör de teleskobun konumunu saniyede 16 gibi inanılmaz bir hızla hassas bir şekilde ayarlayarak çok daha kusursuz bir odaklama sayesinde daha net görüntüler elde edilmesini sağlayacak.
Teleskop için yaklaşık bir on yıllık görev süresi görünüyor. James Webb’in evren algımızı kökünden değiştirmesi dileği ile…
Kaynak: Bebar Bilim
Hayata Pi Academic İle Bakın
Pi Academic platformu olarak, yazar, editör ve diğer içerik üreticilerimizle sizler için ilgi çekici ve ilgiyle takip edebileceğiniz içerikler üretmekteyiz. Sizlere sunduğumuz içerikler başta Bilim, Teknoloji, Hukuk, İş Dünyası ve Haberler olarak kategorize edilmiştir. Tercih ettiğiniz içerik kategorisine tıklayarak okumaya başlayabilirsiniz.
Bununla beraber siber güvenlik alana ilgi duyuyor ve internette güvende kalmanız için bir şeyler okumak isterseniz buradan temel tavsiyelerle başlayabilirsiniz.
Bilim
Savaş Sanatı ve Beyin
Saldırı ve Tehlike ile Karşılaşınca Beyinde Ne Oluyor?
Günlük hayatta yaşadığımız temel problemlerden biri de korku, panik ve öfke psikolojisi yüzünden kontrol edemediğimiz davranışlarımızın bize olan olumsuz yansımalarıdır. Öyle ki, bu durum insanlarla olan ilişkilerimizi derinden etkileyerek yaşam kalitemizi bozmaktadır. Böylesi ciddi sorunları aşma konusunda yararlanabileceğimiz bir çok öğreti vardır. Bunlardan bir tanesi de, kişinin kendi korkuları ile yüzleşerek kendisinin farkına varmasını sağlayan savaş sanatı öğretisidir. Bu öğretide amaç herhangi bir sorunu dövüşerek ya da kavga ederek çözmek değil doğru bir enerjiyi devreye sokabileceğimiz bilinçli farkındalığımızı arttırmaktır. Elbette ki bu oldukça zor bir konu.
İnsanların tehlike, baskı, sözlü veya fiziksel bir tehditle karşılaştığında beyinlerinin korkuyu kontrol eden bölümü olan Amigdala uyarılır. Amigdala bedenin harekete geçmesi için Hipotalamusa sinyal gönderir ve Hipofiz bezi kortizol, adrenalin, nöradrenalin gibi stres hormonlarının salgısını başlatır. Sinirbilimde buna “HİPOFİZ-ADRENAL AKS (HPA) denir.
Sistem devreye girdiğinde;
Reaksiyon vermek için panik davranışları başlar; bu psikolojinin bozulması anlamına gelir. Dövüş sırasında daha çok ışık almak için göz bebekleri büyür; mücadelede daha hareketli ve güçlü olmak için kan iç organlardan çekilerek kaslara yönlendirilir; beden aşırı katı ve gergin duruma geçer; daha çok oksijen alabilmek için solunum sıklaşır. Bu da öfke, korku ve panik halinin artarak devam etmesi, saldırganlaşma dozunun yükselmesi demektir.
Biyolojik olarak insan beyni ve bedeni tehlike ve saldırılar karşısında kendisini savunmak için böyle hareket etmeye programlanmıştır. Bilimsel literatürde bu sisteme “Kaç Ya Da Savaş Tepkisi” denir.
Aslına bakarsanız bu, tekniği ve stratejisi olmayan, kazanmanın sadece fiziksel güçteki performansa bağlı olduğu ilkel bir savunma mekanizmasıdır. Klasik sokak kavgalarında (hayvanlar arasında da) yaşanan mücadelede bu mekanizma işler. Aynı zamanda otonom bir tepkidir. Yani korku tetiklendikten sonra biyolojik beden istemsiz olarak harekete geçer. Kavga ve sözlü tartışmalara girerken ve girdikten sonra kendimizi kaybedip ne yaptığımızın farkında olmamamızın nedeni de budur. Öyle ki, bu mekanizma yaşadığınız baskı ve tehlikenin büyüklüğüne göre karşınızdaki kişiye zarar vermeden sizi durdurmayabilir. İşte bu büyük bir problemdir çünkü kendimizi savunacağız derken sonradan pişmanlık duyacacağımız olumsuz sonuçları yaşamak zorunda kalabiliriz. Mesela karşımızdaki insana zarar verecek boyutta sözlü ve fiziksel davranışlarda bulunarak hiç yoktan yere adli bir olayın parçası olmak gibi. Sadece bu da değil tabii ki. İşin bir de vicdani sorumluluk tarafı olduğunu da unutmamak lazım. Sonuçta bir başka insana zarar vermek kendinizi kötü hissetmenize neden olabilir.
SAVAŞ SANATI ise bir savunma mekanizması olarak bu sistemden farklı prensiplerle çalışır. En başta bilinçli farkındalık, solunumda düzen, sakinlik, mantıklı hareket etme, stratejik düşünme esastır. Bunlar bize mücadele sırasında hem zihinsel hem de fiziksel anlamda ESNEKLİK kazandırır. Bu esneklik psikolojik açıdan doğru noktada durmayı, fiziksel açıdan da teknik becerilerimizi sergileyebilmemize olanak tanır. Çünkü “kaç ya da savaş tepkisi” ile salgılanan stres hormonları psikolojimizi bozduğu gibi, bedenimizi de aşırı derecede gerginleştirerek teknikleri istediğimiz rahatlıkta uygulayamaz hale gelmemize neden olur.
Savaş sanatında belirttiğimiz bu özellikler hiçbir canlıda doğuştan gelmez, ancak sonradan eğitimle kazanılır. Bu konuda da tüm canlılar içinde gelişmiş bir prefrontal kortekse sahip olan insan tektir, diyebiliriz. Prefrontal korteks; düşünme, düşündüğünün üzerine düşünebilme, geleceğe yönelik plan yapma becerisi, eğitim, farkındalık gibi özellikleri kontrol eden beyin bölgesidir.
İnsanı insan yapan bu özellik aynı zamanda SAVAŞI SANAT yapan özelliğin de ta kendisidir. Rakip ve düşmanlarına karşı avantaj yaratabilmek için zihnini ve bedenini eğitmenin önemini kavrayan insan SAVAŞI adeta SANAT haline dönüştürmüştür.
Tıpkı kaba bir taşın usta bir heykeltıraş tarafından yontularak biçim verilmesi gibi, dövüş sanatçıları da zihinlerini bir sanat eseri gibi yeniden inşa ederek kendilerini bu konuda geliştirmişlerdir. Aslında hepsinden daha önemlisi de, düşünen insanın SAVAŞ SANATI dediğimiz bu kavramla kendisini sorgulayarak korku ve saldırganlık üreten zihnini değiştirecek bilinçli bir farkındalığa ulaşmasıdır.
Naci Kesener
Savaş Sanatı Eğitmeni
nBeyin
Bilim
Kırık Camlar Teorisi ve Sokak Dedektifliği: Toplumsal Sorumluluk Çağrısı
Kırık Camlar Teorisi, Amerikalı suç psikoloğu Philip Zimbardo’nun 1969 yılında yaptığı bir deneyden esinlenerek geliştirilmiş bir teoridir. Bu teori, küçük çaplı düzensizliklerin ve ihlallerin, daha büyük suçlara ve toplumsal bozulmalara yol açabileceğini savunur1. Örneğin, terk edilmiş bir binanın camları kırıldığında ve tamir edilmediğinde, bu durum daha fazla vandalizme davetiye çıkarır ve sonunda bina tamamen harap olabilir2.
Bu teoriyi yaşadığımız toplum ve çevredeki aksaklıkları engellemek için kullanabiliriz. İşte burada sokak dedektifliği devreye giriyor. Sokak dedektifleri, mahallelerinde veya çevrelerinde meydana gelen küçük düzensizlikleri ve ihlalleri tespit ederek, bunların daha büyük sorunlara dönüşmesini engelleyebilirler. Bu, sadece suç oranlarını düşürmekle kalmaz, aynı zamanda toplumsal düzeni ve güvenliği de artırır.
Sokak Dedektifi Olmanın Önemi
- Erken Müdahale: Sokak dedektifleri, küçük çaplı düzensizlikleri ve ihlalleri erken aşamada tespit ederek, bunların daha büyük sorunlara dönüşmesini engelleyebilirler. Örneğin, bir parkta kırık bir bankın tamir edilmesi, vandalizmin önüne geçebilir.
- Toplumsal Bilinç ve Katılım: Sokak dedektifleri, toplumun diğer üyelerini de bu tür sorunlara karşı duyarlı hale getirir. Bu, toplumsal bilincin artmasına ve herkesin yaşadığı çevreye daha fazla özen göstermesine yol açar.
- Güvenli ve Temiz Çevre: Sokak dedektifleri, çevrelerindeki düzensizlikleri ve ihlalleri tespit ederek, yaşadıkları alanın daha güvenli ve temiz olmasını sağlarlar. Bu, hem fiziksel hem de psikolojik olarak toplumun genel refahını artırır.
Sosyal Sorumluluk Çağrısı
Hepimiz yaşadığımız çevrenin bir parçasıyız ve bu çevrenin düzenli, temiz ve güvenli olmasını sağlamak bizim sorumluluğumuzda. Sokak dedektifliği, bu sorumluluğu yerine getirmenin etkili bir yoludur. Her birimiz, çevremizdeki küçük düzensizlikleri ve ihlalleri tespit ederek, bunların daha büyük sorunlara dönüşmesini engelleyebiliriz. Bu, sadece kendi yaşam kalitemizi artırmakla kalmaz, aynı zamanda toplumsal düzeni ve güvenliği de sağlar.
Unutmayalım ki, küçük adımlar büyük değişimlere yol açar. Hep birlikte, yaşadığımız çevreyi daha iyi bir yer haline getirebiliriz. Sokak dedektifi olun, toplumsal sorumluluğunuzu yerine getirin ve çevrenizi koruyun!
1: Kırık Camlar Teorisi – Vikipedi 2: Kırık Camlar Teorisi Nedir? – WM Aracı
Bilim
Özel Dedektiflik Eğitimi Kayıt İçin Acele Edin ;15 Ocak 2015
Bu özel Dedektiflik eğitimi ile İnsan davranışlarını analiz etme, iletişim kurma, ikna etme ve müzakere gibi sosyal becerilerin geliştirilmesini hedefliyoruz.Eğitim profesyoneller için ve kayıt sınırlıdır.
1. Sanal Gerçeklik Simülasyonları: Gerçek hayatta karşılaşabilecek zorlu senaryoları (takip edilme, gözetim altına alınma, bilgi toplama vb.) VR ile deneyimleyerek öğrencilerin pratik becerilerini geliştirmesi.
2. Yapay Zeka Destekli Eğitim: Öğrencilerin sorularını yanıtlayan, senaryolar oluşturan ve hatalarını tespit eden AI asistanları ile kişiselleştirilmiş öğrenme deneyimi sunulması.
3. Uluslararası İşbirliği: Farklı ülkelerdeki dedektiflik okullarıyla ortaklaşa eğitim programları düzenleyerek öğrencilerin küresel bakış açısı kazanması.
4. Cyber Dedektiflik Modülü: Artan siber suçlar karşısında öğrencilerin dijital izleri takip etme, veri analizi yapma ve siber güvenlik konularında uzmanlaşmasını sağlayan bir modül eklenmesi.
5. Sosyal Mühendislik Atölyeleri: İnsanları manipüle etme yöntemlerini öğrenerek öğrencilerin sosyal becerilerini güçlendirmesi ve karşı tarafı etkileme konusunda uzmanlaşması.
6. Gizli Dil ve Şifreleme Dersleri: Tarihte kullanılan gizli diller ve şifreleme yöntemlerini öğreterek öğrencilerin gizli mesajları çözme ve kendi şifrelerini oluşturma becerilerini geliştirmesi.
7. Beden Dili ve Mikro ifade Analizi: İnsanların bilinçaltı mesajlarını okuyarak doğrulama ve yalan tespiti konularında uzmanlaşmalarını sağlayan bir eğitim modülü.
8. Sahtekarlık ve Dolandırıcılık Eğitimi: Farklı dolandırıcılık yöntemlerini öğrenerek öğrencilerin bu tür suçlara karşı bilinçlenmesi ve önlem alması.
9. Hayatta Kalma Becerileri Eğitimi: Zorlu koşullarda hayatta kalma tekniklerini öğreterek öğrencilerin fiziksel ve zihinsel dayanıklılıklarını artırması.
10. Etik ve Hukuk Dersleri: Dedektiflik mesleğinin etik kurallarını ve yasal sınırlarını öğreterek öğrencilerin mesleki sorumluluklarının bilincinde olmasını sağlanması.
Dat Özel Dedektiflik Ümit Hakan Karakaya
-
Eğitim4 yıl önce
Öğrenmeyi Öğrenmek ‘Metabilişsel Düşünme’
-
Sağlık4 yıl önce
Salisilat Alerjisi
-
Hukuk4 yıl önce
Adli Psikoloji Dünya ve Türkiye Tarihçe
-
Yazılar4 yıl önce
Zihin Teorisi Ve Sally-Anne Testi
-
Bilim4 yıl önce
Hazırcevap Einstein
-
Bilim4 yıl önce
Organ Yenileme Ustası Semenderler
-
Bilim4 yıl önce
Capgras Sendromu
-
Teknoloji4 yıl önce
Jeff Bezos’un Planı Çok Büyük