Bilim
Beyin Yıkama Yöntemleri
Kore Savaşı sırasında, Kore ve Çin’de esir düşen Amerikan askerlerinin beyin yıkamaya maruz kaldıklarına dair iddialar ortaya atılmaya başlanmıştı. Bu süreç içinde bazı Amerikan askerleri, aslında doğru olmamasına rağmen biyolojik savaş esnasında biyolojik silah kullandıklarını itiraf etmişlerdi.
Kore Savaşı sırasında, Kore ve Çin’de esir düşen Amerikan askerlerinin beyin yıkamaya maruz kaldıklarına dair iddialar ortaya atılmaya başlanmıştı. Bu süreç içinde bazı Amerikan askerleri, aslında doğru olmamasına rağmen biyolojik savaş esnasında biyolojik silah kullandıklarını itiraf etmişlerdi.
Bazı Amerikan askerleri esaretin sonunda kominizme bağlılıklarını açıklayarak, ülkelerine dönmeme kararı aldı. Salıverildikten sonra Kore ya da Çin’de yeni hayatlar kurmuşlardır.
Bu yaşanan durum beyin yıkama iddialarını güçlendirmiştir. Ancak binlerce beyni yıkandığı düşünülen askerlerden sadece kadarı anlattığımız şekilde davranmıştı.
Sadece bu örnek değil, diktatörlerden haber alma teşkilatlarına, reklamlardan yanlı haberlere kadar neredeyse her konuda beyin yıkama gerçekleştiriliyor. Biz de sizler için bu konuyu bu yazımızda biraz da olsa aydınlatmaya karar verdik.
Beyin Yıkama Nedir?
Psikolojide, beyin yıkama daha çok düşünce reformu veya düşünce değişimi olarak bilinir. Temel olarak da sosyal etki ve baskı çerçevesinde değerlendirilir. Bu açıdan bakıldığında sosyal medya da dahil olmak üzere hemen hemen her gün beyin yıkama işlemine maruz kalırız.
Genel anlamda ise, beyin yıkama, bir kişi veya grubun düşünce ve davranışlarını değiştirmek maksadıyla yöntemlerinin bütünüdür. Bu yöntemler de hedefe bağlı olarak farklı şekillerde uygulanabilir.
Örneğin asıl amaç itaat edilmesini sağlamak ise yalnızca kişinin davranışlarını değiştirmeniz kafidir. Neye inandığı ne düşündüğünün aslında bir önemi yoktur.
İkna yönteminde ise kişinin karakterini ve tavrını değiştirmeye odaklanılır. Şunu şunu yaparsan mutlu ve başarılı olursun denilerek beyin yıkanır.
Eğitim ise, tarih boyunca uygulanan en kapsamlı beyin yıkama yöntemlerinden biridir. Bu yöntemde maalesef en başarılı olan faşizm babası Mussolini, faşizmin çırağı ve en zalimi Hitler’dir. Günümüzde ise radikal dinciler en çok bu yöntemi kullanırlar. FTÖ’nün en çok eğitim alanında yayılması buna verilen en zalim örneklerden biridir.
Buradaki amaç, kişinin hem davranışını hem karakterini hem de inanç sistemini kendi hedefleri doğrultusunda kökten değiştirmektir.
Bir insan veya bir grubun önceden rızası alınmadan ve kesinlikle bilgilendirilmeden tüm hayat tarzını ve varoluş amacını değiştiren bir olgudur beyin yıkama.
Beyin Yıkama İşleminin Aşamaları
1950’lerin sonunda, Kore Savaşı’nda esir düşen askerler üzerinde çalışma gerçekleştiren psikolog Robert J. Lifton, bu esirlerin çok aşamalı bir süreçten geçtiklerini belirlemişti. Bu süreç ilk olarak esirlerin kimliğine ve benlik algısına saldırılarla başlayıp sonunda da inançlarında bir değişikliğe sebep oluyordu. Bu beyin yıkama işleminin aşamaları ise şu şekilde sıralanmıştı:
-Kimliğe saldırı
-Suçluluk
-Kendine ihanet
-Kırılma noktası
-Pişmanlık
-İtirafa zorlama
-Suçluluğun yönlendirilmesi
-Suçluluktan kurtulma
-İlerleme ve uyum
-İtiraf ve yeniden doğma
Bütün bu aşamalar ise tam bir yalıtılmış ortamdan gerçekleşir. Yalnız kalan bireyler, kendilerini eleştirmeye ve değişime açık hale geliyorlar. Bu insanların toplum içinde referans aldıkları noktalar ellerinden alınmıştır. Elbette açlık, uykusuzluk da işin içindedir. Esirlerde maruz kaldıkları bu durum dirençsiz olmaları ile sonuçlanır. Tabi şiddet de işin içinde olduğundan kırılma noktasına başarı ile ulaşılır.
Tüm bunları 3 ana başlık etrafında inceleyebiliriz:
1.Benliğin Yok Edilmesi
Burada kişiye, aslında olduğunu düşündüğü kişi olmadığını göstermektir amaç. Sistematik bir şekilde, kendisinin aslında bir asker değil bir piyon olduğu, bildiklerinin yanlış olduğu algısı nakşedilir. Tüm inanç sistemine yöneltilen saldırı sonrası kişi, belli bir zaman sonra bunları sorgulamaya başlar. Kafası karışan birey mantıklı düşünememeye başlar. Suçlamalarla kimlik krizi baş gösterir. Bu sayede kişi suçluluk duygusuna teslim olur. Bu esirler diğer askerlerin ölümüne sebep de olmuşsa ne kadar suçlu ve günahkar olduğu tekrar tekrar vurgulanır. Bu kişilerin yemeklerini yavaş yemesine kadar davranışlarını değiştirir. Sonunda da inşan, yaptığının tamamen yanlış olduğuna kanaat getirir.
Bireylerin suçlu olduklarını açıkça kabul etmeleri, ailelerine, ülkelerine inandığı her şeye ihanet etmeleri için kullanılan bir aşamadır bu. Bu noktada birey için çöküş başlamıştır.
Bu noktada, birey kendini, kim olduğunu, nerede olduğunu sorgulayarak kimlik krizi yaşar. Utanç, suçluluk, ihanet etmiş olma hissi nedeniyle sinirsel çöküşe girilir.
Artık yeni inanç sisteminin dayatılmasının tam da zamanıdır.
2.Kurtuluş Işığı
Bu noktada beyin yıkama işleminden sorumlu kişiler devreye girer. Ve manipüle edilen bireylere kendilerini kurtuluş ışığı olarak gösterirler. Yemek verebilirler, yürüyüşe çıkmalarına izin verebilirler. Bu küçük iyilikler, aylar süren psikolojik saldırı sonrası kişilere inanılmaz derecede önemli görünür. Yeni inanç sistemi bu kişilerin kurtuluşunun tek anahtarıdır.
Bu noktada, suçlunun aslında kendi olmadığı, onu bu hale getirenlerin asıl suçlular oldukları öğretilir. Bütün bu yanlışlar reddedilip eski kimliklerinden sıyrılıp yeni inanç sisteminin içine dahil oldukları vakit her şeyin düzeleceğine dair umut ışığı doğmuştur artık.
3.Benliğin Yeniden İnşaası
Büyük bir seremoni ile artık yeni hayatına bu kişiler kabul edilir.
Beyin yıkama işlemine maruz kalmadığımız özgürce hayatımızı yönlendirebileceğimiz bir hayat dileği ile…
Kaynak: Bebar Bilim Youtube
Hayata Pi Academic İle Bakın
Pi Academic platformu olarak, yazar, editör ve diğer içerik üreticilerimizle sizler için ilgi çekici ve ilgiyle takip edebileceğiniz içerikler üretmekteyiz. Sizlere sunduğumuz içerikler başta Bilim, Teknoloji, Hukuk, İş Dünyası ve Haberler olarak kategorize edilmiştir. Tercih ettiğiniz içerik kategorisine tıklayarak okumaya başlayabilirsiniz.
Bununla beraber siber güvenlik alana ilgi duyuyor ve internette güvende kalmanız için bir şeyler okumak isterseniz buradan temel tavsiyelerle başlayabilirsiniz.
Bilim
Savaş Sanatı ve Beyin
Saldırı ve Tehlike ile Karşılaşınca Beyinde Ne Oluyor?
Günlük hayatta yaşadığımız temel problemlerden biri de korku, panik ve öfke psikolojisi yüzünden kontrol edemediğimiz davranışlarımızın bize olan olumsuz yansımalarıdır. Öyle ki, bu durum insanlarla olan ilişkilerimizi derinden etkileyerek yaşam kalitemizi bozmaktadır. Böylesi ciddi sorunları aşma konusunda yararlanabileceğimiz bir çok öğreti vardır. Bunlardan bir tanesi de, kişinin kendi korkuları ile yüzleşerek kendisinin farkına varmasını sağlayan savaş sanatı öğretisidir. Bu öğretide amaç herhangi bir sorunu dövüşerek ya da kavga ederek çözmek değil doğru bir enerjiyi devreye sokabileceğimiz bilinçli farkındalığımızı arttırmaktır. Elbette ki bu oldukça zor bir konu.
İnsanların tehlike, baskı, sözlü veya fiziksel bir tehditle karşılaştığında beyinlerinin korkuyu kontrol eden bölümü olan Amigdala uyarılır. Amigdala bedenin harekete geçmesi için Hipotalamusa sinyal gönderir ve Hipofiz bezi kortizol, adrenalin, nöradrenalin gibi stres hormonlarının salgısını başlatır. Sinirbilimde buna “HİPOFİZ-ADRENAL AKS (HPA) denir.
Sistem devreye girdiğinde;
Reaksiyon vermek için panik davranışları başlar; bu psikolojinin bozulması anlamına gelir. Dövüş sırasında daha çok ışık almak için göz bebekleri büyür; mücadelede daha hareketli ve güçlü olmak için kan iç organlardan çekilerek kaslara yönlendirilir; beden aşırı katı ve gergin duruma geçer; daha çok oksijen alabilmek için solunum sıklaşır. Bu da öfke, korku ve panik halinin artarak devam etmesi, saldırganlaşma dozunun yükselmesi demektir.
Biyolojik olarak insan beyni ve bedeni tehlike ve saldırılar karşısında kendisini savunmak için böyle hareket etmeye programlanmıştır. Bilimsel literatürde bu sisteme “Kaç Ya Da Savaş Tepkisi” denir.
Aslına bakarsanız bu, tekniği ve stratejisi olmayan, kazanmanın sadece fiziksel güçteki performansa bağlı olduğu ilkel bir savunma mekanizmasıdır. Klasik sokak kavgalarında (hayvanlar arasında da) yaşanan mücadelede bu mekanizma işler. Aynı zamanda otonom bir tepkidir. Yani korku tetiklendikten sonra biyolojik beden istemsiz olarak harekete geçer. Kavga ve sözlü tartışmalara girerken ve girdikten sonra kendimizi kaybedip ne yaptığımızın farkında olmamamızın nedeni de budur. Öyle ki, bu mekanizma yaşadığınız baskı ve tehlikenin büyüklüğüne göre karşınızdaki kişiye zarar vermeden sizi durdurmayabilir. İşte bu büyük bir problemdir çünkü kendimizi savunacağız derken sonradan pişmanlık duyacacağımız olumsuz sonuçları yaşamak zorunda kalabiliriz. Mesela karşımızdaki insana zarar verecek boyutta sözlü ve fiziksel davranışlarda bulunarak hiç yoktan yere adli bir olayın parçası olmak gibi. Sadece bu da değil tabii ki. İşin bir de vicdani sorumluluk tarafı olduğunu da unutmamak lazım. Sonuçta bir başka insana zarar vermek kendinizi kötü hissetmenize neden olabilir.
SAVAŞ SANATI ise bir savunma mekanizması olarak bu sistemden farklı prensiplerle çalışır. En başta bilinçli farkındalık, solunumda düzen, sakinlik, mantıklı hareket etme, stratejik düşünme esastır. Bunlar bize mücadele sırasında hem zihinsel hem de fiziksel anlamda ESNEKLİK kazandırır. Bu esneklik psikolojik açıdan doğru noktada durmayı, fiziksel açıdan da teknik becerilerimizi sergileyebilmemize olanak tanır. Çünkü “kaç ya da savaş tepkisi” ile salgılanan stres hormonları psikolojimizi bozduğu gibi, bedenimizi de aşırı derecede gerginleştirerek teknikleri istediğimiz rahatlıkta uygulayamaz hale gelmemize neden olur.
Savaş sanatında belirttiğimiz bu özellikler hiçbir canlıda doğuştan gelmez, ancak sonradan eğitimle kazanılır. Bu konuda da tüm canlılar içinde gelişmiş bir prefrontal kortekse sahip olan insan tektir, diyebiliriz. Prefrontal korteks; düşünme, düşündüğünün üzerine düşünebilme, geleceğe yönelik plan yapma becerisi, eğitim, farkındalık gibi özellikleri kontrol eden beyin bölgesidir.
İnsanı insan yapan bu özellik aynı zamanda SAVAŞI SANAT yapan özelliğin de ta kendisidir. Rakip ve düşmanlarına karşı avantaj yaratabilmek için zihnini ve bedenini eğitmenin önemini kavrayan insan SAVAŞI adeta SANAT haline dönüştürmüştür.
Tıpkı kaba bir taşın usta bir heykeltıraş tarafından yontularak biçim verilmesi gibi, dövüş sanatçıları da zihinlerini bir sanat eseri gibi yeniden inşa ederek kendilerini bu konuda geliştirmişlerdir. Aslında hepsinden daha önemlisi de, düşünen insanın SAVAŞ SANATI dediğimiz bu kavramla kendisini sorgulayarak korku ve saldırganlık üreten zihnini değiştirecek bilinçli bir farkındalığa ulaşmasıdır.
Naci Kesener
Savaş Sanatı Eğitmeni
nBeyin
Bilim
Kırık Camlar Teorisi ve Sokak Dedektifliği: Toplumsal Sorumluluk Çağrısı
Kırık Camlar Teorisi, Amerikalı suç psikoloğu Philip Zimbardo’nun 1969 yılında yaptığı bir deneyden esinlenerek geliştirilmiş bir teoridir. Bu teori, küçük çaplı düzensizliklerin ve ihlallerin, daha büyük suçlara ve toplumsal bozulmalara yol açabileceğini savunur1. Örneğin, terk edilmiş bir binanın camları kırıldığında ve tamir edilmediğinde, bu durum daha fazla vandalizme davetiye çıkarır ve sonunda bina tamamen harap olabilir2.
Bu teoriyi yaşadığımız toplum ve çevredeki aksaklıkları engellemek için kullanabiliriz. İşte burada sokak dedektifliği devreye giriyor. Sokak dedektifleri, mahallelerinde veya çevrelerinde meydana gelen küçük düzensizlikleri ve ihlalleri tespit ederek, bunların daha büyük sorunlara dönüşmesini engelleyebilirler. Bu, sadece suç oranlarını düşürmekle kalmaz, aynı zamanda toplumsal düzeni ve güvenliği de artırır.
Sokak Dedektifi Olmanın Önemi
- Erken Müdahale: Sokak dedektifleri, küçük çaplı düzensizlikleri ve ihlalleri erken aşamada tespit ederek, bunların daha büyük sorunlara dönüşmesini engelleyebilirler. Örneğin, bir parkta kırık bir bankın tamir edilmesi, vandalizmin önüne geçebilir.
- Toplumsal Bilinç ve Katılım: Sokak dedektifleri, toplumun diğer üyelerini de bu tür sorunlara karşı duyarlı hale getirir. Bu, toplumsal bilincin artmasına ve herkesin yaşadığı çevreye daha fazla özen göstermesine yol açar.
- Güvenli ve Temiz Çevre: Sokak dedektifleri, çevrelerindeki düzensizlikleri ve ihlalleri tespit ederek, yaşadıkları alanın daha güvenli ve temiz olmasını sağlarlar. Bu, hem fiziksel hem de psikolojik olarak toplumun genel refahını artırır.
Sosyal Sorumluluk Çağrısı
Hepimiz yaşadığımız çevrenin bir parçasıyız ve bu çevrenin düzenli, temiz ve güvenli olmasını sağlamak bizim sorumluluğumuzda. Sokak dedektifliği, bu sorumluluğu yerine getirmenin etkili bir yoludur. Her birimiz, çevremizdeki küçük düzensizlikleri ve ihlalleri tespit ederek, bunların daha büyük sorunlara dönüşmesini engelleyebiliriz. Bu, sadece kendi yaşam kalitemizi artırmakla kalmaz, aynı zamanda toplumsal düzeni ve güvenliği de sağlar.
Unutmayalım ki, küçük adımlar büyük değişimlere yol açar. Hep birlikte, yaşadığımız çevreyi daha iyi bir yer haline getirebiliriz. Sokak dedektifi olun, toplumsal sorumluluğunuzu yerine getirin ve çevrenizi koruyun!
1: Kırık Camlar Teorisi – Vikipedi 2: Kırık Camlar Teorisi Nedir? – WM Aracı
Bilim
Özel Dedektiflik Eğitimi Kayıt İçin Acele Edin ;15 Ocak 2015
Bu özel Dedektiflik eğitimi ile İnsan davranışlarını analiz etme, iletişim kurma, ikna etme ve müzakere gibi sosyal becerilerin geliştirilmesini hedefliyoruz.Eğitim profesyoneller için ve kayıt sınırlıdır.
1. Sanal Gerçeklik Simülasyonları: Gerçek hayatta karşılaşabilecek zorlu senaryoları (takip edilme, gözetim altına alınma, bilgi toplama vb.) VR ile deneyimleyerek öğrencilerin pratik becerilerini geliştirmesi.
2. Yapay Zeka Destekli Eğitim: Öğrencilerin sorularını yanıtlayan, senaryolar oluşturan ve hatalarını tespit eden AI asistanları ile kişiselleştirilmiş öğrenme deneyimi sunulması.
3. Uluslararası İşbirliği: Farklı ülkelerdeki dedektiflik okullarıyla ortaklaşa eğitim programları düzenleyerek öğrencilerin küresel bakış açısı kazanması.
4. Cyber Dedektiflik Modülü: Artan siber suçlar karşısında öğrencilerin dijital izleri takip etme, veri analizi yapma ve siber güvenlik konularında uzmanlaşmasını sağlayan bir modül eklenmesi.
5. Sosyal Mühendislik Atölyeleri: İnsanları manipüle etme yöntemlerini öğrenerek öğrencilerin sosyal becerilerini güçlendirmesi ve karşı tarafı etkileme konusunda uzmanlaşması.
6. Gizli Dil ve Şifreleme Dersleri: Tarihte kullanılan gizli diller ve şifreleme yöntemlerini öğreterek öğrencilerin gizli mesajları çözme ve kendi şifrelerini oluşturma becerilerini geliştirmesi.
7. Beden Dili ve Mikro ifade Analizi: İnsanların bilinçaltı mesajlarını okuyarak doğrulama ve yalan tespiti konularında uzmanlaşmalarını sağlayan bir eğitim modülü.
8. Sahtekarlık ve Dolandırıcılık Eğitimi: Farklı dolandırıcılık yöntemlerini öğrenerek öğrencilerin bu tür suçlara karşı bilinçlenmesi ve önlem alması.
9. Hayatta Kalma Becerileri Eğitimi: Zorlu koşullarda hayatta kalma tekniklerini öğreterek öğrencilerin fiziksel ve zihinsel dayanıklılıklarını artırması.
10. Etik ve Hukuk Dersleri: Dedektiflik mesleğinin etik kurallarını ve yasal sınırlarını öğreterek öğrencilerin mesleki sorumluluklarının bilincinde olmasını sağlanması.
Dat Özel Dedektiflik Ümit Hakan Karakaya
-
Eğitim4 yıl önce
Öğrenmeyi Öğrenmek ‘Metabilişsel Düşünme’
-
Sağlık4 yıl önce
Salisilat Alerjisi
-
Hukuk4 yıl önce
Adli Psikoloji Dünya ve Türkiye Tarihçe
-
Yazılar4 yıl önce
Zihin Teorisi Ve Sally-Anne Testi
-
Bilim4 yıl önce
Hazırcevap Einstein
-
Bilim4 yıl önce
Organ Yenileme Ustası Semenderler
-
Bilim4 yıl önce
Capgras Sendromu
-
Teknoloji4 yıl önce
Jeff Bezos’un Planı Çok Büyük