Eğitim
Benjamin Franklin Etkisi ile Düşmanla Dost Olmak
Dostlarımıza sempati ile yaklaşır, onları koruruz, düşmanlarımız söz konusu olduğunda ise, ne tarafsız hissederiz, ne de sevinmelerini isteriz. Dost ile düşman arasında kesin bir çizgi koyan çok insan vardır.
Benjamin Franklin Etkisi, iyilik yaptığımız kişilere daha çok bağlandığımızı iddia eden fenomen.
Dostlarımıza sempati ile yaklaşır, onları koruruz, düşmanlarımız söz konusu olduğunda ise, ne tarafsız hissederiz, ne de sevinmelerini isteriz. Dost ile düşman arasında kesin bir çizgi koyan çok insan vardır.
Ancak kaçınılmaz olarak, hayatımızın birçok alanında sevmediğimiz, düşman olarak addettiğimiz kişiler de vardır. Bu kişiler etnik kökenimiz, politik duruşumuz ya da trafikte yolunu kestiğimiz için bizden hoşlanmayabilirler, ya da tüm bu sebeplerden biz onlardan haz etmeyiz.
Yapılan araştırmalara göre, bir düşmanı arkadaşa çevirmek sandığımızdan daha kolay olabilir.
Benjamin Franklin Etkisi Nedir?
İyilik yaptığımız kişilere daha çok bağlanırız. Buna, bu fenomeni keşfeden ilk kişi Benjamin Franklin olduğu için Benjamin Franklin Etkisi denmektedir. Benjamin Franklin Etkisi 1969’da bilimsel çalışmalar tarafından da kanıtlanmış ve onaylanmıştır.
18.yüzyılda yaşamış, Amerikalı bilim insanı ve siyasetçi Benjamin Franklin, Pennsylvania eyalet meclisinin ikna edilmesi güç ve inatçı bir üyesinin işbirliğini kazanmak ister. Adamın kütüphanesinde nadir bulunan ilginç bir kitabın nüshası olduğunu bilir ve adama kitabı birkaç günlüğüne ödünç alıp alamayacağını sorar.
Adam bunu kabul eder ve ilerleyen süreçte Franklin ile irtibatını devam ettirir. Devamında Franklin, kitap ödünç alma tekniğinin başarısını basit bir kurala dayandırır:
“Size bir kez iyilik yapan, onu bir daha hiç zorlamanıza gerek kalmadan bir kez daha yapmaya hazır olacaktır.”
Bu demek oluyor ki, bir kişinin sizi sevme olasılığını artırmak için size bir iyilik yapmasını sağlamalısınız.
Yüz yıl sonra, Rus roman yazarı Leo Tolstoy da aynı fikri şu cümlelerle dile getirir: “İnsanları bize yaptıkları iyiliklerden dolayı değil, biz onlara iyilik yaptığımızda daha çok severiz.”
Konu İle İlgili Araştırma
1960’lı yıllarda, her ikisi de psikolog olan Jon Jecker ve David Landy, bu 200 yıllık tekniğin yirminci yüzyılda hâlâ işe yarayıp yaramadığını keşfetmeye karar verirler. Gerçekleştirdikleri çalışmada, deneklerin kendilerinden küçük bir iyilik isteyen bir araştırmacıyı sevme miktarının, bir iyilik istemeyen araştırmacıdan çok daha yüksek olduğunu doğrularlar.
Benjamin Franklin Etkisi Neden İşe Yarar ?
İnsanlardan size küçük bir iyilikte bulunmalarını istemek, sizden hoşlanıp hoşlanmadıklarına bakılmaksızın, sizi daha sevimli gösterir. Aslında bu bir dereceye kadar bu sağduyuya aykırıdır.
Birisine genellikle ondan hoşlandığınız ve sizden hoşlanmasını istediğiniz için iyilik yaparsınız. Onları etkilemek ve kendi iyiliğinizle değerinizi hissettirmek istersiniz. Hoşlanmadığınız birinin de sizden hoşlanmadığını düşünür ve bu kişilere karşı aranıza mesafe koyarsınız. Bu kişiler ile kuracağınız temel düzeyde bir iletişim insanları sizi sevmeye teşvik eder.
Bu küçük iyilik elbette, birinden size raftan bir şey vermesini, yemekte tuzu uzatmasını ya da uzman oldukları bir konu hakkındaki fikirlerini paylaşmalarını istemek gibi basit şeyler olmalıdır.
Bu küçük ve hatta ilgisiz görevlerin her biri, ikiniz arasındaki iletişimin gücünü artıracak ve büyük bir bilişsel uyumsuzluk durumuna sebep olacaktır. Karşınızdaki kişi kendisi ile çelişecek ve zihinsel kargaşa yaşayacaktır.
Ayrıca ilk adımı atarak onlar için küçük bir iyiliği siz de yapabilirsiniz. İnsanlara yapılan iyilikler, arkadaş canlısı olduğunuzu gösterir ve onlara karşı herhangi bir kötü niyet beslemediğinize dair işaret verir. Başkaları için iyilik yapmak, insanların zihninde daha sempatik olmanızı sağlar. En azından, sizin için sahip oldukları ilk düşmanlıkları etkisiz hale getirir.
Ve Benjamin Franklin etkisinin gösterdiği tanımladığı gibi ona iyilik yaparsanız, siz de o kişi hakkında daha olumlu hissetmeye başlarsınız.
Bu aslında savaş alanında da bir taktiktir yani düşmanı iyi tanımak için dostça yaklaşmak. Elbette iyi niyetli bir yaklaşımla düşmanımızı, ya da bize itici gelen kişileri kendi tarafınıza çekmek daha iyi bir yöntemdir değil mi?
Hayata Pi Academic İle Bakın
Pi Academic platformu olarak, yazar, editör ve diğer içerik üreticilerimizle sizler için ilgi çekici ve ilgiyle takip edebileceğiniz içerikler üretmekteyiz. Sizlere sunduğumuz içerikler başta Bilim, Teknoloji, Hukuk, İş Dünyası ve Haberler olarak kategorize edilmiştir. Tercih ettiğiniz içerik kategorisine tıklayarak okumaya başlayabilirsiniz.
Bununla beraber siber güvenlik alana ilgi duyuyor ve internette güvende kalmanız için bir şeyler okumak isterseniz buradan temel tavsiyelerle başlayabilirsiniz.
Eğitim
Özel Dedektif Yasasının Olduğu Ülkelerde Mevcut durum
Eğitim ve Lisanslama
Birçok kişi özel dedektif olmaya karar verdiğinde, zaten dedektiflik alanı ile ilgili deneyime sahiptir ya da en azından sektöre ilgisi vardır. Askeri birimde görev yapmış veya polis memuru olarak çalışmış olabilirler. Diğerleri ise suç mahalli incelemesi veya gözetim konusunda deneyime sahiptir. Bu deneyim faydalı olabilir, ancak eğitim ve öğretimin yerini tamamen almaz.
Çoğu durumda, bir kişi özel dedektif olmayı deneyimli bir dedektif ile çalışma yaparak veya resmi eğitim alarak öğrenir. İster iş başında ister sınıfta olsun, gelecekteki bir dedektif adayı şunları öğrenir:
- Soruşturmaları planlama ve koordine etme
- Soruşturma ve gözetim teknikleri
- Soruşturma uygulamalarına ilişkin yasalar ve etik
- Bilgi edinme
- Delil işleme prosedürleri
Bazı dedektifler ayrıca eğitimlerine devam etmek için sertifika programlarına katılır ya da uzaktan eğitim programlarına katılır.
Dünyanın birçok yerinde, eğitim ve öğretim sadece ilk adımdır – Özel dedektif olmak ayrıca bir lisans başvurusu yapmayı ve almayı gerektirir. Ancak, bir kişinin geçmesi gereken süreç veya lisanslamanın olup olmadığı bulunduğu ülkeye göre değişir. Örneğin, İngiltere ve Galler’de resmi bir lisanslama prosedürü yoktur. Ancak, Büyük Britanya’da özel güvenliği düzenleyen Güvenlik Endüstrisi Otoritesi, 2005 ve 2006 yıllarında özel dedektifler için lisanslamaya yol açabilecek çalışmalar yapmıştır.
Amerika Birleşik Devletleri’nde, her eyaletin kendi lisanslama gereksinimleri vardır. Alabama, Alaska, Colorado, Idaho, Mississippi, Missouri ve Güney Dakota’nın eyalet çapında bir lisanslama prosedürü yoktur. Diğer çoğu eyalet, eğitim ve öğretim prosedürü ve temiz bir sabıka kaydı gerektirir. Bazı eyaletler de ayrıca okulların müfredatlarını sunmalarını ve eyalet onayı için belirli kriterleri karşılamalarını gerektirir. Bu eyaletlerde, yalnızca akredite bir okuldan eğitim alan kişiler lisanslı dedektif olabilir.
Eğitim süresi ve lisans almak için gereken kesin adımlar önemli ölçüde değişir. Kaliforniya’da, başvuru sahiplerinin belirli eğitim kurslarını tamamlamaları ve yazılı bir sınavı geçmeleri gerekmektedir. Terminoloji de farklı olabilir – Massachusetts’te özel dedektifler eyalet lisanslarına sahipken, özel araştırmacılar sahip değildir. Bazı eyaletler dedektiflerin sorumluluk sigortasına sahip olmalarını gerektirir. Son olarak, bazı eyaletler özel dedektiflerin ateşli silah taşımasına izin verir. Genellikle, bu dedektifin bir silah ruhsatı başvurusu yapmasını ve almasını gerektirir.
Bir lisansa sahip olmak, özel bir dedektifin belirli bir eyalette çalışmasına izin verir, ancak soruşturma çalışmasının doğası gereği dedektiflerin eyalet sınırlarını geçmesi gerekebilir. Bazı eyaletler birbirleriyle karşılıklı anlaşmalara sahiptir – bir eyaletteki lisans, bir kişinin diğerinde de çalışmasına izin verir. Bu tür anlaşmaların olmadığı eyaletlerde çalışan dedektifler bazen yakın eyaletlerde de lisans başvurusu yaparlar. Diğerleri, seyahat ederken asistan, çırak veya stajyer olarak çalışarak diğer eyaletlerdeki dedektiflerle çalışma ilişkileri geliştirirler.
Lisanslar, kişilere özel dedektif olarak kendilerini tanıtma hakkı verir, ancak soruşturmalar sırasında yasaları çiğneme hakkı vermez.
Eğitim
Marka İhlallerine Karşı Birlikte Mücadele Edelim!
Değerli WPYB TURKEY Üyeleri,gönüllüleri ve Marka dedektifleri
Marka ihlalleri ve taklit ürünler, hem tüketicilerin güvenliğini tehlikeye atmakta hem de markaların itibarını zedelemektedir. Bu sorunla mücadele etmek ve toplumsal farkındalık oluşturmak amacıyla yeni bir platform oluşturduk. WPYB TURKEY platformu sayesinde, sokaklarda gezerken veya günlük yaşamınızda karşılaştığınız marka ihlallerini kolayca raporlayabilir ve bu sayede hem topluma katkıda bulunabilir hem de önümüzdeki günlerde bu farkındalık projemizle gelir kaynağı oluşturabilirsiniz.
Neden Katılmalısınız?
- Toplumsal Farkındalık Gerçeği: Marka ihlalleri ve taklit ürünler konusunda bilinçlenmek ve bu konuda toplumu bilgilendirmek.
- Güvenli Alışveriş: Tüketicilerin güvenli ve orijinal ürünlere ulaşmasını sağlamak.
- Teşvik ve Ödüller:WPYBTURKEY uygulamamız ile İhlal bildirimlerinizle gelir elde etme fırsatı.
Nasıl Katılabilirsiniz?
- Üye Olun: Web sitemize üye olarak ve WPYB TURKEY bünyesinde gönüllümüz olarak topluluğumuza katılın.
- Sosyal Medya ve Online Platformlarda Marka Koruma Eğitimi
- Marka Dedektifliği Eğitimi
- Proaktif Marka Koruma Yaklaşımları Eğitimi
- Marka İhlali Tespiti Eğitimi
- Uygulama Kullanımı ve Raporlama Eğitimi
- Bu eğitimleri ücretsiz tamamlayarak büyük ailemizin bir üyesi ve eğitimli ve Sertifikalı Marka Dedektifi olun.
- İhlalleri Bildirin: Sokaklarda veya sosyal yaşamınızda karşılaştığınız marka ihlallerini ve taklit ürünleri raporlayın.
- Ödüllerinizi Kazanın: Her ihbarınız için ödüller kazanın ve topluma katkıda bulunun.
Birlikte daha güvenli ve adil bir ticaret ortamı oluşturabiliriz. Siz de bu toplumsal farkındalık hareketine katılın !
WPYB GLOBAL
FARKINDAYIZ,HAZIRIZ,YANINIZDAYIZ.
Eğitim
Beden Dili İle Karakter Analizi
Beden dili, sözel olmayan iletişim biçimlerinden biridir ve kişinin düşüncelerini, duygularını ve niyetlerini yüz ifadeleri, el hareketleri, duruş ve diğer fiziksel hareketler aracılığıyla ifade etmesini içerir. Bu iletişim şekli, kelimelerle ifade edilmeyen mesajların aktarılmasında önemli bir rol oynar.
Gündelik yaşamımızda, gerek yüz yüze gerek sosyal ortamlar üzerinden birden fazla insanla iletişim halinde oluruz. Peki, bu gündelik hayatımızdaki insanları ne kadar tanıyor, ne kadar anlayabiliyoruz?
Bazı insanları anlayabilmek çok kolaydır. Dış görünüşüne ve tavırlarına bakınca bir tahminimiz olur, bize göre iyi bir insan olup olmadığını kolaylıkla anlayabiliriz. Peki, ya anlayıp tanıyamadığımız insanlar, onlar konusunda ne yapacağız? Bu konuda işin içine biraz beden dili biraz da fizyonomi giriyor.
Beden dili hakkında herkesin az çok bilgisi vardır ancak “Fizyonomi nedir?” diye soracak okurlarımız için ben kısa bir açıklama getireyim. Fizyonomi, yüz okuma sanatıdır. Yüzün bölümlerinin büyüklüğü, küçüklüğü ve biçiminin neye işaret ettiğini öğretir; karşınızdaki kişinin yüz biçiminden karakter analizi yapmanızı sağlar. Fizyonominin ne kadar etkili ya da ne kadar işe yaradığını kendiniz deneyerek ve araştırarak fikir sahibi olabilirsiniz.
Fizyonomiden kısaca bahsettikten sonra ben yazımın geri kalanında beden diline yer vermek istiyorum. Hadi o zaman başlayalım!
El hareketleri
- Yüz yüze konuşmalardan başlayacak olursak önceliği konuşmalarda el hareketlerini çok fazla kullanan insanlara vermek istiyorum. El hareketlerinin konuşmayı kolaylaştırıcı etkisi olmasından dolayı telefonda konuşan kişiler bile karşı taraf kendilerini görmediği halde el ve kol hareketinde bulunarak kendi konuşmalarına yardımcı olmaya çalışırlar. Eller aynı zamanda kişi için en önemli savunma aracıdır.
- Ellerin vücuda doğru yaklaştırılması gerginliğin, güvensizliğin ve teslimiyetin ifadesidir. Çok iyi konuşan insanlar bile ellerini bacaklarına yapıştırdıklarında ve ellerini kullanamadıklarında konuşmaları yavaşlamakta, ses tonları zayıf ve vurgusuz olmaktadır. Yani eller vücuda yapışık bir şekildeyken kişi fazla uzun konuşamaz. Eller bacaklara yapışık bir şekilde dururken kişi hem rahat konuşamamakta hem de yaratıcı bir şekilde düşünememektedir. Eğer kişinin düşünmesine ve konuşmasına engel olmak istiyorsanız kişinin ellerini bacaklarına yapıştırmasını sağlamanız yeterli olacaktır. Kişi bu duruş şeklindeyken yaratıcı düşünemediği gibi aynı zamanda da konuşamayacaktır. Eğer bu şekli alan kişi konuşmakta ise bir süre sonra konuşmasında aksaklıklar başlayacak ve kişi konuşmasını sonlandıracaktır.
- Avuçların yukarı doğru olması “sana tehdit oluşturmuyorum, ellerim boş, ellerimde sana zarar verecek hiçbir şey yok, sana tehlike arz etmiyorum, bana güvenebilirsin” anlamlarına gelmektedir. Avuç içlerinin yukarı kaldırılması ise zaferin, gücün simgesidir. Kişi bir zafer kazandığında avuçları yukarı gelecek şekilde ellerini havaya kaldırır. Boks maçlarında da kazanan kişinin eli yukarıya kaldırılırken kaybeden kişinin eli aşağıda bırakılmaktadır.
- Avuç içlerini saklayan kişiler, bir şeyler saklıyor olabileceği gibi yalan da söylüyor olabilirler. Örneğin, çocuk vazoyu kırdığı zaman annesi “Vazoyu kim kırdı?” diye sorduğunda çocuk suç aleti olan ellerini hemen arkasına saklayarak “Ben kırmadım” der. Avuç içinin gizlenerek gösterilmemesi kişilerin bir şeyler sakladığının göstergesidir. Çünkü yukarıda da belirttiğim gibi avuç içleri doğruluğun, güvenin göstergesidir. Avuçları gizlemenin en kolay yolu ise elleri ya cebe sokmak ya da arkaya almaktır. Eğer bir konuşma esnasında karşınızdaki kişi birden ellerini saklama çabası içerisine giriyorsa ya söylediklerinde bir yalan vardır ya da size söylemediği, sizden gizlediği bir şeyler vardır. Bu kişilere “Benden ne gizliyorsun?” diye sorulduğu takdirde muhtemelen kişi kekelemeye başlayacak ve kaçamak cevaplar verecektir.
- Ellerin kenetli bir şekilde göğüslerin üzerinde durması sıkıntının, gerginliğin belirtisi olmaktadır. Sıkıntı arttıkça kişinin elleri göbekten göğse doğru kayar. Yani sıkıntının, gerginliğin az olduğu durumda eller göbek üzerinde kenetlenmiş bir şekilde durur.
- İki elin parmaklarının açık bir şekilde parmak uçlarının birbirine değerek çatı gibi bir şekil alması kişinin konuştuğu konuda uzman olduğunu gösterir. Eğer kişi ellerini çatı şeklinde yaparak konuşuyorsa “Ben bu konuda uzman bir kişiyim ve söylediklerime harfiyen güvenebilirsiniz” demek istemektedir.
- Elleri ovuşturmak bir fırsat yakalandığının göstergesidir. Eğer kişi ellerini hızlı hızlı ovuşturuyorsa olumlu, yavaş yavaş ovuşturuyorsa olumsuz bir düşünce içerisinde olduğunu göstermektedir.
- Ellerin yumruk yapılması öfkenin belirtisidir. Ancak ellerin yumruk yapılarak havaya kaldırılması mutluluğun simgesidir.
Kol hareketleri
Ellerin beden dilindeki öneminden biraz bahsettik. Şimdi ise kol hareketlerinden bahsedelim. Kol hareketlerinin de diğer organlarda olduğu gibi kendine özgü anlamları vardır. Kollar bir insanın en önemli savunma aracıdır. Bir tehlike anında ilk kullandığımız organ kollar olmaktadır. Kolların açılması, kapanması, bedene yaklaştırılması, bedenden uzaklaştırılması, kolların kavuşturulması vb. hareketler his ve düşüncelerin belirtisidir.
- Kol kavuşturmak güçsüz hissedildiğinde, yalnız hissedildiğinde, üşündüğünde, karşı taraf dinlenmek istenmediğinde, karşı tarafa kendini kapatmak ve iletişimi sonlandırmak istenildiğinde yapılan bir harekettir.
- Elin göğüste kavuşturulması karşı tarafla araya bir şey konulması anlamına gelmektedir. Bu hareket karşı tarafla iletişim kurulmak istenmediğini anlatan bir harekettir. Bu hareketi yapan kişi, karşısındaki kişiye “Seninle iletişim kurmak istemiyorum, senin söylediklerin benim için önemli değil” mesajı vermektedir. Kolların göğüs hizasında kavuşturulması, kişinin kalbinin önüne bir engel koymasıdır. Eğer kişi kalbinin önüne kollarıyla bir engel koyuyor, bir set çekiyorsa bu karşısındaki kişiye direnç gösterdiğini ve o kişiye kalbini kapattığını göstermektedir.
- Ellerin bele konulması dirsekleri ortaya çıkarır. Dirseklerin ortaya çıkması ise saldırganlığın, şiddetin belirtisidir. Elleri bele koymak hemcinsler arasında saldırganlığın belirtisi olurken kadın erkek arasında yapıldığında kur anlamına gelmektedir.
- İnsanlar özellikle stresli oldukları zaman bir destek obje aramaktadırlar. Bu obje masa, sandalye, peçete, kalem, bardak vb. olabilmektedir. Kişi gerginliğini azaltabilmek için eline bir nesne alır ve gerginlik devam ederse bu nesne ağza götürülür. Yani nesnenin ağza götürülmesi gerginliğinin arttığının bir belirtisidir. Kişi kendisi için rahatlatıcı görünen bir nesneyi araya koyarak karşısındaki kişiyle arasında bir mesafe oluşturup gerginliğini gidermeye çalışır.
Göz hareketleri
Şimdi ise beden dilinde gözler hususuna girelim.
- Gözler kapandıkça anlatılan bilgiye olan ilgi azalıyor demektir.
- Gözler açıldıkça konuya olan ilgi de artmaktadır. Gözlerin açılması söylenilen şeyle çok ilgilenildiğini, o konuyla alakadar olunduğunu göstermektedir.
- Gözlerin birdenbire, yani aniden açılması şaşkınlık anlamına gelmektedir. Şaşkınlık ifademizi gözlerimiz çok kolay bir şekilde karşı tarafa anlatabilmektedir. Ancak şaşkınlık saniyelik bir makro ifadedir. Eğer bu ifade otalama dört-beş saniyeden uzun sürüyorsa sahte olduğunu belirtmek gerekir.
- Gözlerin hafifçe kısılması anlatılanı anlamak için zamana ihtiyaç duyulduğu anlamına gelmektedir. Gözlerini hafifçe kısan bir kişi, anlatılan şeyi anlamak için karşısındaki kişiden kendisine zaman tanımasını istemektedir.
- Gözün birisinin kapatılması verilen bilgilerin eksik bulunulduğunun bir göstergesidir.
- Yalan söyleyen insanlar gözlerini kaçırırlar. Eğer konuşurken karşınızdaki sizinle göz temasını keserek gözlerini sizden kaçıyorsa bu o kişinin yalan söylediğinin bir belirtisidir. Karşısındaki kişiyle göz temasını kesmenin yalan söylemek olduğunu bilen birisi ise bu sefer yalan söylerken gözlerini karşısındakinin gözlerine diker. Doğal olanın dışındaki her davranış kişinin yalan söylenildiğinin belirtisidir.
- Yandan bakış, yani gözlerin sağa veya sola doğru kayarak bakması karşı tarafı etkilemek, karşıyı kendine çekmek, bir aktris/aktör edası oluşturmak için yapılmaktadır.
- Konuşma esnasında başka bir yere bakmak konuşmanın önemini azaltmaktadır. Konuşan kişiye değil de başka taraflara bakılması, konuşan kişiyle ilgilenilmediği anlamına gelmektedir ki böyle bir durum karşısında konuşan kişi de bir süre sonra konuşmak istemeyecektir.
Beden dilinde oturuş biçimleri ve ayaklar
- Kişi eğer koltuğun ucunda oturuyorsa yani koltuğun ucuna iyice yaklaşmışsa ve ellerini dizlerinin üzerine koymuşsa, artık görüşmeyi bitirmek istiyordur. İnsanlar bir yerden kalkacakları zaman oturdukları yerin ön tarafına gelerek ellerini dizlerinin üzerine koyup “Hadi bana müsaade” diyerek bir hamlede kalkarlar. Bundan dolayı da bu hareket, kişilerin gitmek istediklerini veya görüşmeyi bitirmek istediklerini belli eden bir hareket olmaktadır.
- Bir kişinin koltuğun ucunda kalkmak üzereymiş gibi oturması bir özgüven eksikliğinin belirtisidir. Kişi eğer bu hareketi kalkmak için yapmıyorsa yani kalkmak için koltuğun uç tarafına gelmediyse ve geldiğinden beri bu şekilde sandalyenin ya da koltuğun ucunda oturuyorsa bu kişinin kendisine olan güveni eksik demektir.
- Oturdukları koltukları tam dolduran insanlar özgüvenleri yüksek olan ve bulundukları yeri hak ettiklerini düşünen insanlardır.
- Ayakların sandalyenin ayaklarına dolanması kenara sıkışmışlığın ve çaresizliğin göstergesi olmaktadır. Kişi ayaklarını geriye doğru çekerek sandalyenin ayaklarına dolarsa bu kişi kendisini köşeye sıkışmış ve çaresiz hissediyordur.
- Sandalyeye ters oturmak asiliğin ve kurallara uymayışın bir göstergesidir. Bu şekilde oturan kişiler “Ben asi bir insanım ve bakın kurallara bile uymuyorum” demek istiyordur.
- Koltuğun kenarlarına oturmak üstünlük göstergesi anlamına gelmektedir.
- Oturduğumuz yer insanın kişiliği hakkında bilgi vermektedir. Kapıya yakın oturmak özgüven eksikliğinin bir göstergesi olmaktadır.
- Bacak bacak üstüne atmak olumsuz bir anlam içermektedir. Ancak burada kişi uzun süre oturduğunda bir rahatlama ihtiyacından dolayı da bacak bacak üstüne atabilir.
- Kişinin hareketlenmeye başlanması gerginliğin göstergesi olmaktadır. Çok hareketli olan, oturduğu yerde sürekli kıpırdanan kişi bulunduğu ortamdan dolayı gerginlik içine girmiştir.
- Ayakların kilitlenmesi kişinin savunmada olduğunu gösterir.
- Bir kişiyle diyalog halindeyken kişinin sizinle sohbet etmek isteyip istemediğini kişinin ayak ve gövdesinin yönünden anlamanız mümkün olmaktadır. Eğer kişi size yarı dönük bir vaziyette ya da hiç size dönmeden sadece başını çevirerek konuşuyorsa bu kişi sizinle muhabbet etmek istemiyordu
-
Eğitim4 yıl önce
Öğrenmeyi Öğrenmek ‘Metabilişsel Düşünme’
-
Sağlık4 yıl önce
Salisilat Alerjisi
-
Hukuk4 yıl önce
Adli Psikoloji Dünya ve Türkiye Tarihçe
-
Yazılar4 yıl önce
Zihin Teorisi Ve Sally-Anne Testi
-
Bilim4 yıl önce
Hazırcevap Einstein
-
Bilim4 yıl önce
Organ Yenileme Ustası Semenderler
-
Bilim4 yıl önce
Capgras Sendromu
-
Teknoloji4 yıl önce
Jeff Bezos’un Planı Çok Büyük