Genel
Aktivizm ve Dijital Aktivizm
Günlük yaşantımızın büyük bir bölümünde internet bağlantısı aracılığıyla sosyal medya platformlarını kullandığımız gibi çeşitli uygulamalar ve bilişim platformları aracılığıyla araştırmalar yapmakta, haberleşmeyi sağlamakta, hatta alışveriş yapmakta ve bankacılık hizmetlerinden faydalanmaktayız.
Aktivizm ve Dijital Aktivizm
Günlük yaşantımızın büyük bir bölümünde internet bağlantısı aracılığıyla sosyal medya platformlarını kullandığımız gibi çeşitli uygulamalar ve bilişim platformları aracılığıyla araştırmalar yapmakta, haberleşmeyi sağlamakta, hatta alışveriş yapmakta ve bankacılık hizmetlerinden faydalanmaktayız.
Özetle günlük yaşantımızın neredeysek her alanında artık dijital dünyaya yer veriyoruz ve bu durumda bireylerin toplumsal ve politik olaylara tepkilerini göstermelerinde dijital medyayı araç olarak kullanmaları da gayet olağan bir gelişme olduğu gibi internete erişim ve ifade özgürlüğü en doğal insan hakları arasında görüşmektedir.
Aktivizm ve Dijital Aktivizm başlıklı bu yazımızda ağırlıklı olarak dijital aktivizm üzerinde açıklamalar yapılacağını gibi dijital aktivizmden önce aktivizm kavramını da basitçe açıklamak daha faydalı olacaktır.
Aktivizm Nedir?
Latince actus, “yapma” fiilinden gelen aktivist sözcüğü, ortaçağda ise; faaliyete yönelme olarak kullanılmış olup, günümüz Türkçesinde ise eylemci ile eş anlamlıdır. Dilimize ise Fransızcadan girmiş olan aktivist sözcüğü felsefi bir terim olarak ise eylem yapma ve savunduğu düşünceyi hayata geçirme çabasını destekleyen bir anlayışı savunma olarak karşımıza çıkmaktadır.
Bunun yanı sıra günümüzde eylemci yerine aktivist sözcüğünün tercih edilmesinin arkasında yatan ana neden ise kimilerine göre “eylemci” kelimesinin 12 Eylül dönemi ve sonrasından itibaren bir suç veya radikal bir görüşe sahip olmakla eş değer görülmesidir.
Bu nedenle özellikle 90’lardan sonra ülkemizde, sivil toplum kuruluşları ötekileştirilme kaygısı ile eylemci yerine aktivist ifadesini kullanmaya gayret göstermiştir.
Diğer yandan günümüzde aktivizmin yazımızın da ana konusu olan dijital aktivizm boyutunun daha ağır basmakta olması ve dijital aktivizm konulu çalışmalarda diğer ülkelere kıyasla ülkemizde son 10 yıldır varlık göstermesi de eylemci yerine aktivist kelimesinin kullanılmasının diğer bir nedeni olarak karşımıza çıkabilecektir.
Aktivizm ya da eylemcilik, kısaca; toplumsal veya politik değişim amacıyla yapılan çeşitli eylemler olarak tanımlanabileceği gibi, günümüzde aktivizm ifadesi sıklıkla protesto veya karşıt görüşlülük ile aynı anlama gelecek şekilde kullanılmaktadır. Ancak aktivizm sayısız toplumsal veya politik yönlendirmede yer bulabileceği gibi bazı durumlarda da aktivizmin bir protesto veya bir karşıt görüş belirtmeyle ilişkisinin olmadığı durumlarda olabilecektir.
Aktivizm Türleri
Başlıca aktivizm türleri; sivil itaatsizlik, boykot ve yatırım boykotu gibi ekonomik aktivizm, propaganda, protesto, grev, şiddet karşıtlığı, öğrenci aktivizmi de dâhil olmak üzere gençlik aktivizmi ve medya aktivizmi olarak sıralanabilir.
Medya aktivizminin ise en sık görülenleri internet aktivizmi (dijital aktivizm) ve hacktivizmdir.
Hacktivizm Nedir?
Hacktivizm terimi, bir web sitesinin veya sosyal ağ sayfasının bozulmasına veya erişilebilirliğinin kesintiye uğramasına neden olmak veya politik, sosyal veya etik nedenlerle motive edilmiş gerekçelerle ilgili bir noktaya dikkat çekmek için hacklenmesini tanımlamak için kullanılır.
Hacktivistler (bilgisayar korsanlığı aktivistleri), protesto ettiği kişiye karşı bir web sitesine veya şirkete saldırmak için güçlü inançları teknik bilgi birikimiyle birleştiren veya karşıt görüşlere sahip kişilerdir. Bu, bir veya daha fazla web sitesine trafiği kesintiye uğratmak için bir hizmet reddi (DoS) veya dağıtılmış hizmet reddi (DDoS) saldırısı veya web sitesinin ana sayfasında oldukça görünür tartışmalı bir mesaj şeklinde olabilir.
Hacktivist eylemlere karşı hiçbir kuruluş bağışık olmamasıyla beraber, büyük şirketlerin veya devlet dairelerinin yüksek trafikli, etkili web siteleri ve sosyal ağları, hacktivizmden daha fazla etkilenme eğilimindedir. Son yıllardaki en yüksek profilli uluslararası hacktivizm grubu ise ”Anonymous” olarak bilinmektedir.
Daha basit bir anlatımla; hacktivizm, toplumsal veya politik bir olayı protesto etmek için bilişim sistemlerine müdahalelerde bulunarak gerçekleştirilen bilgisayar korsanlığı iken internet aktivizminde tepkiler daha yasal bir şekilde ortaya konmaktadır.
Dijital Aktivizm Nedir?
Geçmişte toplumu ilgilendiren olaylara ve sorunlara ancak bilgiye erişim imkânı olan belirli bir kesim tepkisi gösterebilirken günümüzde teknolojik gelişimlerin ve internetin de yaygınlaşması bir sonucu olarak, kısmen de olsa insanlar kendi düşüncelerini ifade edebilir ve tepkisini ortaya koyabilir hale gelmiştir.
Dijital aktivizm de internet üzerinden gerçekleştirilen bir takım eylemlere katılma veya politik, sosyal bir durum için kişilerin düşüncelerini ifade etmesi olarak tanımlanabildiği gibi bunlar; internet üzerinden gerçekleştirilen bir imza kampanyasına katılma, retweet etme, hashtag oluşturma gibi yöntemlerle yapıldığı gibi, yalnızca internet veya sosyal medya üzerinden tepki göstermekle yetinmeyip eş zamanlı olarak sokağa da çıkan kitleler de mevcuttur.
Ancak şu durum yadsınamaz bir gerçektir ki; yeni iletişim teknolojilerini gelişiminin ve yaygınlaşmasının bir sonucu olarak, internet ve diğer sosyal ağlar, bloglar, akıllı telefonlar ve diğer yeni teknolojik iletişim araçları toplumsal hareketlerin meydana gelmesinde oldukça aktif yer almaya başlamıştır.
Hatta sosyal medya üzerinden gösterilen tepki ve eylemler de sokak gösterileri ve toplu yürüyüşler kadar hatta bazı durumlarda daha fazla etki yarattığı gibi dijital aktivistlerin yaptıkları eylemlerin toplu yürüyüş ve eylemlerden çok daha etkili olduğunu ortaya koyan araştırmalarda bulunmaktadır. Elbette durumun arkasında sosyal medyanın etki gücü ve geleneksel medya kuruluşlarının baskılanmasının da büyük oranda payı bulunmaktadır.
Özellikle artık günümüzde sosyal medya paylaşımları, sesli veya görüntülü internet yayınları, podcast ve benzer araçlarla kitlelere ulaşmak, organize olmak hatta fon toplamak için dijital aktivist çalışmalar daha büyük bir rol oynamaktadır.
Bu nedenle dijital aktivizmin bireylere hızlı ulaşımı ve etkisi nedeniyle politikacılar, emniyet mensupları ve kuruluşlar dijital eylemlere karşı daha dikkatli olmak zorunda da kalmaktadır.
Ancak tüm bu etki gücü ve diğer eylemlere kıyasla daha kolay olmasının yanında dijital aktivizmin de zayıf yönleri bulunmaktadır. Özellikle dijital aktivistlerin, geleneksel aktivistlere göre kısa vadede yüksek hedefler belirlemesi, dijital platformlarda bireylerin veya eylemcilerin tepkilerini tek bir ‘like’, ‘retweet’ veya herhangi bir mesajla ortaya koyabiliyor olması, pek çok insanın sadece ortama ayak uydurma ve benzeri sebeplerden ötürü katılmaları nedeniyle de dijital aktivistlerin oluşturduğu kitleler çoğunlukla yapay ve kolay dağılabilir nitelikte oluyor.
Geleneksel aktivistlere nazaran dostluk ve yoldaşlık bağlarının olmaması nedeniyle imza kampanyalarına katılma, tweet, retweet, hashtag oluşturma ve profil resimlerini değiştirme veya karartmadan ibaret olan eylemler ve tepkiler de etkiye dönüşmeden uysallaşabiliyor.
Son olarak kendimin de bir dijital aktivist olduğu belirterek şu durumu da önemle belirtmek isterim ki, gerçek dünyada yaptığımız eylemler kadar dijital dünyada yaptığımız eylemler kadar sorumlu olduğumuzu unutmamayız.
Özellikle de sosyal medya üzerinden sahte hesaplarla, asılsız haberlerle ve benzer çarpıtmalarla bireyleri manipüle etmenin de günümüzde sıklıkla yapıldığının da bilincinde olmalı, hem bireysel hem de toplumsal fayda için bir olaya tepkimizi koymadan önce olayın doğruluğunu detaylı olarak araştırma alışkanlığından kopmamalıyız.
”Bilgi güçtür ancak tüm güçler gibi bu gücü sadece kendileri için saklamak isteyenler var.”
Aaron Swartz
(8 Kasım 1986 – 11 Ocak 2013)
Eğitim
Marka İhlallerine Karşı Birlikte Mücadele Edelim!
Değerli WPYB TURKEY Üyeleri,gönüllüleri ve Marka dedektifleri
Marka ihlalleri ve taklit ürünler, hem tüketicilerin güvenliğini tehlikeye atmakta hem de markaların itibarını zedelemektedir. Bu sorunla mücadele etmek ve toplumsal farkındalık oluşturmak amacıyla yeni bir platform oluşturduk. WPYB TURKEY platformu sayesinde, sokaklarda gezerken veya günlük yaşamınızda karşılaştığınız marka ihlallerini kolayca raporlayabilir ve bu sayede hem topluma katkıda bulunabilir hem de önümüzdeki günlerde bu farkındalık projemizle gelir kaynağı oluşturabilirsiniz.
Neden Katılmalısınız?
- Toplumsal Farkındalık Gerçeği: Marka ihlalleri ve taklit ürünler konusunda bilinçlenmek ve bu konuda toplumu bilgilendirmek.
- Güvenli Alışveriş: Tüketicilerin güvenli ve orijinal ürünlere ulaşmasını sağlamak.
- Teşvik ve Ödüller:WPYBTURKEY uygulamamız ile İhlal bildirimlerinizle gelir elde etme fırsatı.
Nasıl Katılabilirsiniz?
- Üye Olun: Web sitemize üye olarak ve WPYB TURKEY bünyesinde gönüllümüz olarak topluluğumuza katılın.
- Sosyal Medya ve Online Platformlarda Marka Koruma Eğitimi
- Marka Dedektifliği Eğitimi
- Proaktif Marka Koruma Yaklaşımları Eğitimi
- Marka İhlali Tespiti Eğitimi
- Uygulama Kullanımı ve Raporlama Eğitimi
- Bu eğitimleri ücretsiz tamamlayarak büyük ailemizin bir üyesi ve eğitimli ve Sertifikalı Marka Dedektifi olun.
- İhlalleri Bildirin: Sokaklarda veya sosyal yaşamınızda karşılaştığınız marka ihlallerini ve taklit ürünleri raporlayın.
- Ödüllerinizi Kazanın: Her ihbarınız için ödüller kazanın ve topluma katkıda bulunun.
Birlikte daha güvenli ve adil bir ticaret ortamı oluşturabiliriz. Siz de bu toplumsal farkındalık hareketine katılın !
WPYB GLOBAL
FARKINDAYIZ,HAZIRIZ,YANINIZDAYIZ.
Bilim
Savaş Sanatı ve Beyin
Saldırı ve Tehlike ile Karşılaşınca Beyinde Ne Oluyor?
Günlük hayatta yaşadığımız temel problemlerden biri de korku, panik ve öfke psikolojisi yüzünden kontrol edemediğimiz davranışlarımızın bize olan olumsuz yansımalarıdır. Öyle ki, bu durum insanlarla olan ilişkilerimizi derinden etkileyerek yaşam kalitemizi bozmaktadır. Böylesi ciddi sorunları aşma konusunda yararlanabileceğimiz bir çok öğreti vardır. Bunlardan bir tanesi de, kişinin kendi korkuları ile yüzleşerek kendisinin farkına varmasını sağlayan savaş sanatı öğretisidir. Bu öğretide amaç herhangi bir sorunu dövüşerek ya da kavga ederek çözmek değil doğru bir enerjiyi devreye sokabileceğimiz bilinçli farkındalığımızı arttırmaktır. Elbette ki bu oldukça zor bir konu.
İnsanların tehlike, baskı, sözlü veya fiziksel bir tehditle karşılaştığında beyinlerinin korkuyu kontrol eden bölümü olan Amigdala uyarılır. Amigdala bedenin harekete geçmesi için Hipotalamusa sinyal gönderir ve Hipofiz bezi kortizol, adrenalin, nöradrenalin gibi stres hormonlarının salgısını başlatır. Sinirbilimde buna “HİPOFİZ-ADRENAL AKS (HPA) denir.
Sistem devreye girdiğinde;
Reaksiyon vermek için panik davranışları başlar; bu psikolojinin bozulması anlamına gelir. Dövüş sırasında daha çok ışık almak için göz bebekleri büyür; mücadelede daha hareketli ve güçlü olmak için kan iç organlardan çekilerek kaslara yönlendirilir; beden aşırı katı ve gergin duruma geçer; daha çok oksijen alabilmek için solunum sıklaşır. Bu da öfke, korku ve panik halinin artarak devam etmesi, saldırganlaşma dozunun yükselmesi demektir.
Biyolojik olarak insan beyni ve bedeni tehlike ve saldırılar karşısında kendisini savunmak için böyle hareket etmeye programlanmıştır. Bilimsel literatürde bu sisteme “Kaç Ya Da Savaş Tepkisi” denir.
Aslına bakarsanız bu, tekniği ve stratejisi olmayan, kazanmanın sadece fiziksel güçteki performansa bağlı olduğu ilkel bir savunma mekanizmasıdır. Klasik sokak kavgalarında (hayvanlar arasında da) yaşanan mücadelede bu mekanizma işler. Aynı zamanda otonom bir tepkidir. Yani korku tetiklendikten sonra biyolojik beden istemsiz olarak harekete geçer. Kavga ve sözlü tartışmalara girerken ve girdikten sonra kendimizi kaybedip ne yaptığımızın farkında olmamamızın nedeni de budur. Öyle ki, bu mekanizma yaşadığınız baskı ve tehlikenin büyüklüğüne göre karşınızdaki kişiye zarar vermeden sizi durdurmayabilir. İşte bu büyük bir problemdir çünkü kendimizi savunacağız derken sonradan pişmanlık duyacacağımız olumsuz sonuçları yaşamak zorunda kalabiliriz. Mesela karşımızdaki insana zarar verecek boyutta sözlü ve fiziksel davranışlarda bulunarak hiç yoktan yere adli bir olayın parçası olmak gibi. Sadece bu da değil tabii ki. İşin bir de vicdani sorumluluk tarafı olduğunu da unutmamak lazım. Sonuçta bir başka insana zarar vermek kendinizi kötü hissetmenize neden olabilir.
SAVAŞ SANATI ise bir savunma mekanizması olarak bu sistemden farklı prensiplerle çalışır. En başta bilinçli farkındalık, solunumda düzen, sakinlik, mantıklı hareket etme, stratejik düşünme esastır. Bunlar bize mücadele sırasında hem zihinsel hem de fiziksel anlamda ESNEKLİK kazandırır. Bu esneklik psikolojik açıdan doğru noktada durmayı, fiziksel açıdan da teknik becerilerimizi sergileyebilmemize olanak tanır. Çünkü “kaç ya da savaş tepkisi” ile salgılanan stres hormonları psikolojimizi bozduğu gibi, bedenimizi de aşırı derecede gerginleştirerek teknikleri istediğimiz rahatlıkta uygulayamaz hale gelmemize neden olur.
Savaş sanatında belirttiğimiz bu özellikler hiçbir canlıda doğuştan gelmez, ancak sonradan eğitimle kazanılır. Bu konuda da tüm canlılar içinde gelişmiş bir prefrontal kortekse sahip olan insan tektir, diyebiliriz. Prefrontal korteks; düşünme, düşündüğünün üzerine düşünebilme, geleceğe yönelik plan yapma becerisi, eğitim, farkındalık gibi özellikleri kontrol eden beyin bölgesidir.
İnsanı insan yapan bu özellik aynı zamanda SAVAŞI SANAT yapan özelliğin de ta kendisidir. Rakip ve düşmanlarına karşı avantaj yaratabilmek için zihnini ve bedenini eğitmenin önemini kavrayan insan SAVAŞI adeta SANAT haline dönüştürmüştür.
Tıpkı kaba bir taşın usta bir heykeltıraş tarafından yontularak biçim verilmesi gibi, dövüş sanatçıları da zihinlerini bir sanat eseri gibi yeniden inşa ederek kendilerini bu konuda geliştirmişlerdir. Aslında hepsinden daha önemlisi de, düşünen insanın SAVAŞ SANATI dediğimiz bu kavramla kendisini sorgulayarak korku ve saldırganlık üreten zihnini değiştirecek bilinçli bir farkındalığa ulaşmasıdır.
Naci Kesener
Savaş Sanatı Eğitmeni
nBeyin
Bilim
Kırık Camlar Teorisi ve Sokak Dedektifliği: Toplumsal Sorumluluk Çağrısı
Kırık Camlar Teorisi, Amerikalı suç psikoloğu Philip Zimbardo’nun 1969 yılında yaptığı bir deneyden esinlenerek geliştirilmiş bir teoridir. Bu teori, küçük çaplı düzensizliklerin ve ihlallerin, daha büyük suçlara ve toplumsal bozulmalara yol açabileceğini savunur1. Örneğin, terk edilmiş bir binanın camları kırıldığında ve tamir edilmediğinde, bu durum daha fazla vandalizme davetiye çıkarır ve sonunda bina tamamen harap olabilir2.
Bu teoriyi yaşadığımız toplum ve çevredeki aksaklıkları engellemek için kullanabiliriz. İşte burada sokak dedektifliği devreye giriyor. Sokak dedektifleri, mahallelerinde veya çevrelerinde meydana gelen küçük düzensizlikleri ve ihlalleri tespit ederek, bunların daha büyük sorunlara dönüşmesini engelleyebilirler. Bu, sadece suç oranlarını düşürmekle kalmaz, aynı zamanda toplumsal düzeni ve güvenliği de artırır.
Sokak Dedektifi Olmanın Önemi
- Erken Müdahale: Sokak dedektifleri, küçük çaplı düzensizlikleri ve ihlalleri erken aşamada tespit ederek, bunların daha büyük sorunlara dönüşmesini engelleyebilirler. Örneğin, bir parkta kırık bir bankın tamir edilmesi, vandalizmin önüne geçebilir.
- Toplumsal Bilinç ve Katılım: Sokak dedektifleri, toplumun diğer üyelerini de bu tür sorunlara karşı duyarlı hale getirir. Bu, toplumsal bilincin artmasına ve herkesin yaşadığı çevreye daha fazla özen göstermesine yol açar.
- Güvenli ve Temiz Çevre: Sokak dedektifleri, çevrelerindeki düzensizlikleri ve ihlalleri tespit ederek, yaşadıkları alanın daha güvenli ve temiz olmasını sağlarlar. Bu, hem fiziksel hem de psikolojik olarak toplumun genel refahını artırır.
Sosyal Sorumluluk Çağrısı
Hepimiz yaşadığımız çevrenin bir parçasıyız ve bu çevrenin düzenli, temiz ve güvenli olmasını sağlamak bizim sorumluluğumuzda. Sokak dedektifliği, bu sorumluluğu yerine getirmenin etkili bir yoludur. Her birimiz, çevremizdeki küçük düzensizlikleri ve ihlalleri tespit ederek, bunların daha büyük sorunlara dönüşmesini engelleyebiliriz. Bu, sadece kendi yaşam kalitemizi artırmakla kalmaz, aynı zamanda toplumsal düzeni ve güvenliği de sağlar.
Unutmayalım ki, küçük adımlar büyük değişimlere yol açar. Hep birlikte, yaşadığımız çevreyi daha iyi bir yer haline getirebiliriz. Sokak dedektifi olun, toplumsal sorumluluğunuzu yerine getirin ve çevrenizi koruyun!
1: Kırık Camlar Teorisi – Vikipedi 2: Kırık Camlar Teorisi Nedir? – WM Aracı
-
Eğitim4 yıl önce
Öğrenmeyi Öğrenmek ‘Metabilişsel Düşünme’
-
Sağlık4 yıl önce
Salisilat Alerjisi
-
Hukuk4 yıl önce
Adli Psikoloji Dünya ve Türkiye Tarihçe
-
Yazılar4 yıl önce
Zihin Teorisi Ve Sally-Anne Testi
-
Bilim4 yıl önce
Hazırcevap Einstein
-
Bilim4 yıl önce
Organ Yenileme Ustası Semenderler
-
Bilim4 yıl önce
Capgras Sendromu
-
Teknoloji4 yıl önce
Jeff Bezos’un Planı Çok Büyük